Mesut ve Bakasetas
- Ender Bilgin Yazıları
- 16 Ekim 2021, 19:58:19, Güncelleme: 17 Ekim 2021, 06:50:11
Türkiye ve Yunanistan arasındaki düşmanlık geçmişini spor sahalarında yumuşatmayı başarmış İbrahim Kutluay;
Kostas Sloukas ve Theofanis Gekas gibi özel isimlerden biri de Anastasios Bakasetas oldu.
Alanyaspor'un Erol Bulut projesiyle Yunan pazarına açılması, futbolumuzun Bakasetas ile tanışmasını sağladı. AEK onu henüz 25 yaşındayken 1,5 milyon Euro'ya nasıl satabildi bilemiyorum ama hem Alanyaspor, hem de Trabzonspor'daki performansı "iyi ki satmış" dememize neden oldu. Yunan yıldız dinamik ve üretken futbol kimliğiyle atmaya, attırmaya ve oynadığı takıma değer katmaya devam ediyor.
Bakasetas futbol seyircimize böylesine sempatik gelirken özbeöz Türk Mesut Özil, istiklal marşını okuyup okuyamadığından tutun da, milli takımı seçmemesine kadar uzanan konularda hep sorgulanan isim oldu.
Elbette bunda Mesut'un bir türlü beklenen randımanı verememesi de etkiliydi. Oysa böylesine büyük bir futbol geçmişine sahipken attığı ya da attıracağı gollerle Türk futbolseverinin gönlünü kazanması hiç de zor olmazdı.
Mesut ve Bakasetas bu akşamın zorlu futbol denklemini çözebilecek en kaliteli iki isim. Bakasetas daha formda. Mesut ise böyle günler için çubukluyu giydiğini bilecek kadar akıllı. Elbette bu tarz futbolcular yanlarında oynayan arkadaşlarıyla birlikte değer kazanır. Takımın oyunu, oyuncuyu ön plana taşır.
Ancak bazı günler de oyuncu takımı sırtlar, maçı kazanır. Büyük maçlar işte böyle günlerdir. Trabzonspor- Fenerbahçe buluşmasını biraz da bu gözle izlemenizi tavsiye ederim! Bu arada Bakasetas demişken… Anlı, şanlı büyük kulüplerimizin scoutları neden burnumuzun dibindeki Yunan Milli takımının kaptanını göremedi dersiniz?
BEŞİKTAŞ'IN ROTASI!
Beşiktaş'ın dokuz haftada on puan kaybetmesi tesadüf değil. Son şampiyon, 11 resmi maçın ancak ikisinde geçen yılın oyununa yaklaşabildi. Kadroya çok önemli takviyeler yapılmışken, durum buysa bir şeylerin yolunda gitmediğini söylemek, malumun ilamı olacak. İyi de neden? Geçen yıl yokluktan iki kupa çıkartan teknik adam ve o takımın sergilediği oyun nerede? Sergen Hoca bol sıfırlı bir sözleşme yaptı. Helal-ü hoş olsun. Hak etti. Ama geride kalan haftalarda hem konsantrasyon, hem oyun planı, hem de yaptığı hamleler açısından geçen yılın yanına bile yaklaşamadı. Kimyası bozulan Beşiktaş takımında da, bireysel form açısından geçen sezonun gerisinde kalan başta Ghezzal olmak üzere en az dört isim sayabilirim. Yenilerin sakatlık vb. sorunları da takımdaki uyum sürecinin sancılı geçmesine yol açtı. Milli maç arasına kadar fikstür berbat. Geçen sene benzer bir virajı alarak şampiyonluk rotasına girmişti Beşiktaş. Yukarıda özetlediğim görüntü aynı virajı bu sezon kayıpsız atlatmanın kolay olmadığını gösteriyor. Bu takımın fazlasını bile yapacak potansiyeli var mı? Elbette var. Yapabilir mi? İşte ondan emin değilim. Gemiyi rotasına sokmak kaptanın işi. Yani iş Sergen Hoca da bitiyor. Bu fırtınalı fikstürden takımını salimen çıkartıp, limana yanaştırmazsa; atı alan Üsküdar'ı geçer.
YÜZÜK KARDEŞLİĞİ
İngiliz yazar J.R.R. Tolkien'in fantastik kitap dizisi "Yüzüklerin Efendisi" beyaz perdeye taşınınca geniş kitleler bu destansı dünya ile tanışmış ve "Yüzük Kardeşliği" ifadesi hem serideki bir filmin, hem de hikâyedeki bir kavramın adı olarak yaşamımıza dâhil olmuştu. Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarının son dönemdeki yakın ilişkisi birden "yüzük kardeşliği" kavramını getirdi aklıma… Ezeli rakip, ebedi dost ifadesi klişe gibi görünse de Türk futbolunda en çok şampiyon olmuş düşman kardeşlerin, başkanlarından başlayan bir yakınlaşma içine girdikleri herkesin malumu. Hatırlarsınız… Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Burak Elmas seçildiği zaman," Kendisi aile dostumdur. Türk futboluna çok şey katabileceğini düşünüyorum" demişti. İki başkan çok geçmeden, önce Bebek Otel'de yemek yediler, ardından da Voleybol gecesinde samimi görüntüler verdiler. Son olarak Burak Elmas da, "Biz Fenerbahçe ile düşman değiliz. Niye olalım ki? Sahadaki rekabet başka" diyerek ilişkilerdeki sıcaklığı ortaya koydu. Bu yaklaşım Ali Koç'un bir süre önce dile getirdiği, "Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş beraber adım atsa, çok büyük yapısal değişiklikler yapabiliriz" sözünü hatırlattı bana. Gerçi Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Fenerbahçe- Galatasaray yakınlaşması için, "Dostlukları inşallah yapacakları ilk maçtan sonra da devam eder" diyerek bu ilişkinin ne kadar kırılgan bir zemine oturduğunu hatırlatmış oldu. Şimdilerde G.Saray ve F.Bahçe 'nin önemli maddi kazanım getirecek bir proje için el ele verecekleri konuşuluyor. İşin içinde mağazaları birleştirmek de var. Futbol coğrafyamızda son yirmi beş yılda gelişen düşmanlık kültürü sıcak ilişkilere imkân verir mi bilemem. Çıkarlar çatışır mı? Beşiktaş da bu yakınlaşmanın içinde olur mu? Anadolu kulüpleri açısından bu yakınlaşmayı nasıl okumak gerekir? Bunlar hep tartışılabilecek konular. Ama görünen o ki Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ilişki açısından yeni ve belirleyici bir döneme giriyoruz.