Kimler kazandı?
- Ender Bilgin Yazıları
- 03 Temmuz 2021, 21:44:29, Güncelleme: 04 Temmuz 2021, 06:54:51
Rakip edenler hatırlayacaktır, geçen hafta A Milli Futbol takımımızın felaket turnuva performansını yazmış ve "futbolumuz kaybedenler kulübüne döndü" demiştim. Euro 2020'nin kazananları da var elbet. Bence bu listenin ilk sırasında Danimarka geliyor. İlk maçında bir oyuncusu ölümden dönen ve böyle bir ortamda sahadan yenilgiyle ayrılan Vikingler, gruptan çıkmayı başarıp, üzerine bir de Galler'i dörtleyerek çeyrek finalist oluverdi. Daha öteye giderlerse de şaşırmam. Bizim hocamız ilk maçta İtalya'ya 3-0 yenilince moralimizin bozulduğunu söylediği için, bir oyuncusu kalp masajıyla hayata döndürülen Danimarka'nın nasıl bir moralle bu işi başardığını varın siz düşünün artık. Madem bizden örnek verdik, İtalya'dan 3 yiyen grubumuzun bir başka takımı İsviçre'yi de unutmayalım. İtalya'dan üç gol yemekle "morali bozulmayan" İsviçreliler gruptan çıkmakla kalmadı, son dünya şampiyonu Fransa'yı da turnuvanın dışına itmeyi başararak çeyrek finalist oldu. Alın size bir başka kazanan. Dünya kupası elemelerindeki rakibimiz Hollanda'yı turnuva dışı bırakan Çekya'yı, Shevchenko yönetimindeki Ukrayna'yı ve elenmelerine rağmen Avusturya ile Macaristan'ı da unutmayalım. Kendimizi Kaf dağında gördüğümüz için burun kıvırdığımız takımlar belli bir düzen içinde futbol oynayıp, gelişim gösterirken biz sürekli laf üretiyoruz. Bir de futbol dışı konular var. Milli takımımızın elenmesinden sonra kamp döneminde takım içinde yaşanan bazı olaylar hakkında duyumlar geldi ki sormayın. Bel altı vurmak istemediğim için burada yazmıyorum ama söylenenlerin bir tanesi bile doğruysa "vah bize" demekle yetineyim.
İLK HEDEF PSV MAÇI AMA
Galatasaray ilk hazırlık maçında D.Bükreş'i 2-1 yenince, "her şey kaldığı yerden devam ediyor" tadında yorumlar duydum. Hatta "Taylan ile Aytaç nasıl yan yana oynar?" arayışları bile başlamıştı. Aman! Henüz takıma ivme kazandıracak yeni bir transfer yapılmadı. Bazı bölgelerde "net eksikler" var.
Copa America yorgunu Muslera ve sakatlıktan yeni çıkacak olan Muhammed'in PSV maçına ne kadar hazır olacakları da şüpheli. Bu gerçekler ortada dururken oturmuş bir sistemi ve geniş oyuncu havuzu olan PSV'nin çok zor bir rakip olduğu gerçeğini kimse aklından çıkarmasın. Evet, Hollanda takımının bazı oyuncuları takımdan ayrılabilir. Her gün yeni transfer haberleri geliyor. Ama bu sizi yanıltmasın. PSV fizik gücü yüksek, genç ve dinamik bir takım. Bana göre ligimizdeki her takımı yenebilecek kapasiteleri var. Fatih Hoca bu gerçeğin zaten farkındadır. Ben, taraftarların gözünde rakibi olduğundan zayıf göstermenin Galatasaray'a iyilik olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Sarıkırmızılılar transfer konusunda elini çabuk tutmak ve doğru hamleler yapmak zorunda. PSV için değil, bütün bir sezon için.
CÜNEYT ÇAKIR GERÇEĞİ
2012 yazıydı… Fenerbahçe ile Galatasaray Süper Kupa maçında karşı karşıya geliyordu. İkinci yarıda maç 2-2 devam ederken Galatasaraylı Engin Baytar bir pozisyondan sonra kırmızı kart görmüş, ardından da Cüneyt Çakır'ın yakasına yapışmıştı. Bugün olduğu gibi o dönemde de finallerin, derbi maçların doğal hakemi olmasına rağmen yine eleştiri oklarının hedefindeydi Çakır. Aradan geçen zamanda değişen pek bir şey olmadı.
20 yıllık Süper Lig kariyerinde 400'e yakın maç yöneten Cüneyt Çakır için en klişe eleştiri yurt içinde ayrı, yurt dışında ayrı yönetim göstermesidir. "Türkiye'deki maçlarda kafasındaki tilkiler rahat hareket etmesini engeller" diyen Erman Hoca'nın sözleri şu an bile kulağımda. İşte o Cüneyt Çakır geçtiğimiz pazartesi günü yönettiği Hırvatistan-İspanya karşılaşmasıyla turnuva tarihinde en çok düdük çalan hakem oldu. Pierluigi Collina, Markus Merk ve Roberto Rosetti gibi çok ünlü hakemler bile başaramadı bunu. 2 Dünya Kupası, 3 Avrupa Şampiyonası 63 Şampiyonlar Ligi maçı, 23 Avrupa Ligi karşılaşması vs. Bunlar kolay kolay yanına yaklaşılacak rakamlar değil. Kimse kusura bakmasın ama bir hakkı teslim etmemiz gerek. Cüneyt Çakır Türk futbolunun son dönemdeki en kariyerli ismidir. Buna anlı şanlı futbolcu ve teknik adamlarımız da dahil.
FENERBAHÇE'NİN HOCASI
Fenerbahçe teknik direktör konusunda çok geç kaldı. Ali Koç'un Bir buçuk ay bekledikten ve "Hocamız Bielsa seviyesinde olacak" sözünü sarfedip, "Kimse Türkiye'ye gelmek istemiyor" açıklamasıyla hedef küçültmesinden sonra Vitor Pereira ile anlaşması şüphesiz ki camianın büyük bölümünü memnun etmeyecektir. Koç muhtemelen Benitez, Favre ve Löw gibi isimlerin de aralarında olduğu 10-12 hocayla görüştü. Bütçeler çok büyük olunca görece daha az maliyetli Dalic, Bjelica, Marco Silva ve Bilic gibi hocalarla liste genişledi. Bu süreçteki önemli bir sıkıntı da görüşülen teknik adamların farklı futbol yaklaşımları olmasıydı. Eldeki kadro ya da belirlenen oyun stratejisi doğrultusunda teknik adam arayışı yapmamak geçmişten ders alınmadığının göstergesiydi. Bütün bunlardan sonra Vitor Pereira tercihi, en azından takımın ve ülkenin futbol dinamiklerini iyi bilen ve uyum sürecini çok daha kolay atlatacak bir teknik adam olması nedeniyle "yanlıştır" diyemem. Pereira'nın Fenerbahçe'si, 2015-16 sezonunda en çok gol pozisyonu üreten ve en az mağlup olan takımdı. Ligde ikinci, kupada finalist oldu. Son altı sezonun en yüksek puan ortalamasına sahip hocası da Pereira'ydı. Ama bunlar madalyonun bir yüzü. Diğer yüzünü de unutmamak gerek! Fenerbahçe o sezon tarihin en pahalı kadrosuna sahipti. Böyle bir takımla tek bir kupa alamadı. Özellikle Ziraat Türkiye Kupası'nda net favori olmasına rağmen Galatasaray'a finalde kaybedip, kenarda kahve içerken verdiği görüntü sert şekilde eleştirilmişti. Pereiara, Emre Belözoğlu'nun devam etmesini risk olarak gören Ali Koç için bir başka "büyük risk" tir. Böyle bir seçim yaparsanız insanlar da "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" der!