Panik odası
- Ender Bilgin Yazıları
- 13 Mayıs 2021, 21:00:00, Güncelleme: 14 Mayıs 2021, 06:50:10
Bilmem hatırlar mısınız? 2000'li yılların başında sinemalarımızda gösterilen Panic Room diye bir film vardı. Yönetmeni David Fincher panik, korku ve kasvet havasını perdeye çok iyi yansıtır. Neyse... İşte o filmde, paniğe kapıldığın tehlikeli durumlarda saklanıp, dışarıdan izole olacağın bir "panik odası" etrafında gelişiyordu hikâye. O panik odası son maçlarda hem Sergen Yalçın hem de Emre Belözoğlu'na gerekiyordu. Sergen Hoca art arda gelen sakatlık ve cezalardan mustaripken, bir de derbiyi kaybedince vücut dilinde o panik halini net olarak gözlemledik. Aynı hava Karagümrük maçında da hâkimdi. Her iki karşılaşmadan sonra yaptığı basın toplantılarında da benzer bir vücut dili vardı. Gelelim Emre Belözoğlu'na... Sivas maçında önce İrfan Can sakatlandı. Ardından soyunma odasına girerken kalesinde golü gördü. İkinci yarının başında yenilen golden sonra ipin ucunu zaten iyice kaçırdı. Panikledi. O panikle yanlış hamleler yaptı. Tecrübe işte böyle zamanlarda devreye giriyor. Fatih Terim, yaşadığı benzer olaylarda her defasında kendi iç dünyasındaki panik odasına saklanıp, baskıyı yönetmeyi başardı.
SERGEN Yalçın ve Emre Belözoğlu ise baskıyla başa çıkmakta zorluk yaşadı. Şartlar vs. elbette detaylandırılması gereken konular. Ancak iki genç teknik adamın kendi iç dünyalarındaki panik odasını işlevsel hale getirmeye ve dış etkilerden arınarak sakin kalabilmeye ihtiyaçları var. Her insana bir panik odası gerekiyor.
BAYRAMI ZEHİR OLAN FENERBAHÇELİLER
FENERBAHÇE için bir bayram daha zehir oldu. Sarı-Lacivertli renklere gönül verenlerin bir finali daha hayal kırıklığıyla bitti. O ya Beşiktaş'ın yenilgisiyle altın tepside sunulmuş şampiyonluk kupası vardı Fenerbahçe'nin önünde. İrfan Can'ın maçın başında sakatlanmasıyla saha içi organizasyonunda sıkıntılar başladı. Buna rağmen ilk yarıda maçın her anına ortaktı Fenerbahçe. İlk yarının sonu ve ikinci yarının başında yenilen goller teknik adamlık yolculuğunun başındaki Emre Belözoğlu'nun rotasını allak bullak etti. Sivas'ın ne yapacağı belliydi. Yapılmaması gereken her şey yapıldı. Oyun ve oyuncu tercihlerinde panik etkili oldu. Üzerine bir de şampiyonluk motivasyonu denen şeyden nasibini almamış futbolcular kümesi olunca... Düşünebiliyor musunuz? Takıma bu sezon dâhil olan Valencia dışında şampiyonluk kaçıyor havasında yırtınan oyuncu yoktu sahada. Elbette bu anlaşılmaz ruh halinden Emre Hoca ve yönetim sorumludur. Demek ki takımı şampiyonluğa inandıramamışlar. Futbolcular da şunu bilmeli. Bugün siz inanmazsınız. Yarın da size inanmazlar! Sonuç mu? 7 yıldır kupa görmeyen, her türlü fedakarlıkta ön safhada yer alan Fenerbahçe taraftarı, şimdilerde sokağa çıkma kısıtlaması olmasına dua ediyor. Yoksa hiçbir Fenerbahçeli 'de ne dışarı çıkacak yüz kaldı, ne de keyif.
NEREDE HATA YAPTIM?
BU soruyu hem Sergen Yalçın, hem de Beşiktaşlı yöneticiler kendilerine sormak durumunda. Şampiyonluk kutlaması planları yapanlar sanırım derslerini almışlardır. Sergen Yalçın da maçların büyük bölümünü tablet başında hakem kararlarını izlemek ve dördüncü hakeme itiraz etmekle geçirmek yerine hamle planları yapmalı. Evet... Beşiktaş ciddi anlamda kadro sıkıntısı yaşıyor. Rakipleri bu konuda çok daha avantajlı. Ama buraya kadar gelirken benzer sıkıntılarla baş eden yine aynı takım ve aynı hoca idi. Öyleyse henüz kaybedilmiş hiçbir şey yokken Beşiktaş için yapılmasın gereken, tam konsantrasyon ve kendisini zirveye taşıyan oyun gücüyle şampiyonluk mücadelesine asılmaktır. Herkes silkinip kendine gelmeli. Sergen Yalçın ve Ahmet Nur Çebi'den tüm Beşiktaşlılar bunu bekliyor. Bahane değil, kupa!
"MAYISLAR BİZİMDİR"
GALATASARAY kâğıt üzerinde kolay gözüken Denizli maçını farklı kazansa da, öyle aman aman futbol oynamadı. Farkı arttırmak adına isyan eden bir mücadele yoktu sahada. Hele o penaltılar! BUNUNLA birlikte Salı gününün en karlı takımı olarak cumartesi gününe önemli bir avantaj taşıdıklarını taraflı tarafsız herkes kabul edecektir. Benim dikkatimi çeken Arda Turan'ın Fatih Terim ile arasında geçen diyalog oldu. Denizli maçından önce Terim'in, "İki rakibimiz de kaybeder" inancını dillendirmesi, Fatih Hoca'nın rakiplerinde sezdiği panik havasını, takımına öz güven olarak yansıtmasından kaynaklanıyor. Fatih Hoca'nın, istifa söylentileri arasında, "Biz son maça kadar buradayız" duruşunu koruması değerlidir. Haftalardır ortalarda görünmeyen bazı yöneticilerin, umut belirince bir anda kameraların karşısında belirip "Mayıslar bizimdir" demelerini ise kusura bakmasınlar ama tribüne oynamak olarak görüyorum.
DAHA GÜZEL BAYRAMLARA...
Bayramı maalesef evlerde geçiriyoruz. Gerçi son yıllarda bayram günleri, deniz kenarı tatillerine dönüştü ama yine de eski birliktelikleri yaşatanların hakkını yemeyelim. Bayramlar güzeldir. Bayramlaşmak, o mutluluğu paylaşmak da öyle. Pandeminin gölgesinde çok zor günler geçirdik. Gelecek Ramazan Bayramını dilerim, sınırlamalar olmadan, doya doya sevdiklerimize sarılarak geçirebiliriz. Daha güzel bayramlara... Sağlıkla, mutlulukla, huzurla.