Semih Şentürk, kendisinden habersiz sözleşmesinin bir sene daha uzatılması sonrasında isyan etti. Kendi açısında çok haklı şeyler konuştu. Oynamak istiyordu. 27 yaşına geldiği halde değerinin bilinmemesinden, hakkının verilmemesinden şikayetçiydi. Futbolculuk hayatının kalan bölümünde daha farklı, daha iyi, daha kariyerli, daha etkili, daha güvenli olmak adına, oynayacağı bir kulübe gitmek istiyordu. Sonuna kadar Fenerbahçeli olmasına rağmen, bu şansı ve hakkı kulübünde elde edemeyeceğinin farkına vararak, kendisine sorulmadan verilen bu karara karşı çıktı. Kulüp ise bu davranışı, kulüp sevgisiyle özdeşleştirerek, Semih Şentürk'ü taraftarın önüne tacak yaklaşımlar ve açıklamalar yaptı. Olacak şey değil... Semih Şentürk, 11 yıldır Fenerbahçe forması giyiyor. Kulüpte Aziz Yıldırım ile birlikte en eski isimlerden. Sahaya adım attığında tribünleri heyecanlandırıp, rakibi telaşlandıran bir futbolcu. Ama buna rağmen ne yöneticileri onu karşılarına alıp, beklediği ilgiyi gösteriyor, ne de teknik direktörü ona güvendiğini ifade ediyor. Böyle bir ortamda oyuncunun kulüp sevgisini tartışmaya açmak hangi vicdana sığar? Futboldan biraz anlayan bir bakış açısı bile, bugün hangi takımda oynadığı belli olmayan Kezman ile, sahada dolaşan Güiza ile Semih'in farkını anlar. 13 Ocak'ta, Saracoğlu'nda Ziraat Türkiye Kupası maçı için Fenerbahçe, Tokatspor'u ağırlayacak. Eğer itiraz kabul edilmezse Semih bu maçta yer alamayacak. Ama Fenerbahçe taraftarının kendi içinden yetişen bir yeteneğe, bir "Genç Fenerbahçeli" ye sahip çıkmasını bekliyorum. Sanal platformlarda ahkam kesmeyi bırakıp, pankartla, tezahüratla ve kartona yazdığı yazılar ile müşteri değil, taraftar olduklarını göstermeliler. Bazılarına Fenerbahçeliliğin nasıl olduğunu göstermeliler.