Son haftalarda konsantrasyon kaybına uğrayan Beşiktaş'ta, perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. 2-1'lik Manisa kupa yenilgisi, umarım 'son uyarı' olur. Futbol bir anlık hata, dalgınlık ve gaflet, disiplinsizliği affetmiyor. Bazen de küçük, ince bir ayar, uyanıklık büyük başarı kazandırıyor. Mustafa Denizli, halefi Ertuğrul Sağlam'ın yapmadığı, adına 'tuzak' denilen ince hesap hatasına düşünce hem de İnönü'de ikinci 3 puanı (ilki Kayserispor'a 1-0) yitirdi. Sağlam, Denizli'nin düşünemediği zekilikle Lig TV'nin istediği 11'i "Daha belli değil diyerek" söylemiyor. Buna karşılık yağmurun yağacağını ve Beşiktaş'ın teknik ağırlıklı kadrosunu öğrenerek, fizik gücü yüksek kadro yapıyor. Yetmedi; sakatlanan Ferrari oyundan çıkınca uzun boylu savunmacı, stoper Ömer'i santrfora aldı. Ömer, beraberlik golünün asistini yaptı, öteki savunmacı Zapotocny, eski takımını yıkan golü attı. Sağlam bu doğruları yaparken, Mustafa Denizli ise formsuz Nihat ve Yusuf'u oynatma yanlışında ısrar etti.
Özgüven eksikliği sürüyor Beşiktaş, zor ve sıkışmış maçları çözecek futbolcunun olmaması sıkıntısını çekerken, özellikle üç futbolcusu Yusuf, Nihat ve Nobre'nin formsuzlukları yüzünden Diyarbakırspor (0-0), Manisaspor (1-1) ve Bursaspor'a (2-3) tam 7 puan kaybetti. Nihat, iyi niyetle yetiştiği yuvasına yararlı olmak için elinden geleni yaptı ama bir türlü şanssızlığını yenemedi. Milli yıldız, iki yanlış yapıyor. Birincisi; olmadık zamanda ve yerde kaleye sonuç vermeyen şutlar atıyor! İkincisi; orta sahadan aldığı topla rakip kaleye kadar gidiyor ve doğal olarak yorulduğundan, şut atacak gücü kalmıyor, konsantrasyonu dağılıyor. Beşiktaş'ın şampiyonluk şansını, ikinci yarıda da hücumcuları belirleyecek. İlk yarıyı liderden 5 puan uzakta, beşinci bitirmesi önemli bir fark değil. Geçen sezon ilk yarı sonunda fark 6 puandı ve altıncıydı ama iki kupa kazandı. Ancak Denizli ve futbolcular disiplinli havayı ve özgüvenlerini yakalayamazlarsa bu sezonu 'ikide sıfır'la kapatırlar.