Hapsolduğu eleştirilerin içinden "lider" çıkan bir takımı alkışlamalıyız. Lgin ilk yarısının sonunda, mutluluk zarfına "Tebrikler Fenerbahçe" diye yazıp, mektubu ulaştıralım. Ama bu kadar puan kaybederek lider olmanın sebeplerini de, rakiplerinin kaybettiği puanlarda arayalım. Oynanan futbolun kalitesinde değil.
***
Ve sorularımızı da "tatil ödevi" olarak zarfın içine koyalım. Güiza, ikinci bölümü ligin ikinci yarısında izlenecek bir korku filmi olmayı sürdürecek mi? Geçen yıl sağ kanadı futboluyla nakış nakış işleyen Gökhan Gönül'ün, garip hallerine, psikolojik destek verilecek mi? Semih'teki "feci düşüşün" teferruatlı açılımı yapılacak mı? Fenerbahçe'nin yolunu kesenlerin, takımın içinde olduğu gerçeği inkar edilecek mi?
***
Mektubumuzda teşekkür notlarımız var. Alex de Souza... Ayaklarından galibiyet uçaklarını kaldıran adam. Emre Belözoğlu... Zaman zaman kendisine asabi bir kimlik çıkarmasına rağmen, rakibin pestilini çıkaran makine. Sonra Lugano... Kusurlarıyla bile yakışıklı duran futbol işçisi. Ardından Cristian Baroni... Şüpheli şahıs olarak başladığı mücadeleden yüzünün akıyla çıkan, orta alan mühendisi. Fenerbahçe'yi omuzlarında taşıyanlarla, diğerleri arasındaki farkı görmeyenler, önünü de göremez. Çünkü liderliğe iyi bakılmazsa, nasıl el değiştirdiği hep birlikte gördük.
***
Galatasaray da garipti. Harika bir başlangıçtan sonra, şuurunu yitiren bir takım izledik. Bir ofsayt taktiği tutturup, rakiplerini tahrik ederken, çok garip puanlar yitirdiler. Liderlik ateşini kendileri söndürdüler. Kişilerin, takımların üzerine çıktığı düzende, kaybeden olmak kaçınılmazdır. Galatasaray'ın en özel adamı Keita'ydı. Savunmaların aklını alan adam.
***
Yırtılmış sayfaları yeniden yapıştırmak, geç kalmış bir eylemdir. Ertuğrul Sağlam, kendisini bir gecede satan düzene başkaldırdı. Elindeki sıradan kadroyla da, Bursaspor'u ayağa kaldırdı. Kahramanlar karanlıkta ilerler. Yağmurda, çamurda, her yerde.
***
Beşiktaş için, ilk yarının karanlığını ışığa tutarsak, suçlular da ortaya çıkıyor. Mustafa Denizli... Şarampol ustası. Nihat Kahveci'yi savunduğu kadar, Beşiktaş'ın bütünlüğünü savunsa, Beşiktaş'ın lider olması işten bile değildi. İlk yarının en özel adamlarından biri olan Fabian Ernst'e kartpostal attım. "Senin gibilerini bu ülkeye her zaman bekleriz..." notuyla.
***
Ve Kayserispor... "Tarihi düşlerimi kaybettim, bulanın olsun!" Onlarınki, büyük denizleri geçip, karıncaların su içtiği ırmakta boğulmak gibiydi. Liderlik yükü ağır geldi belki.
***
Hakemlere gelince... Onların mektuplarını şikayet kutusuna attım. Zarflarını da sezon başlamadan kapatmıştım. Onlara sayfa sayfa yazsak ne yazar! Bizi mi okuyacaklar? 3 metre gerideki adama ofsayt bayrağı kaldırıp, rakibin canına okumak varken.