Futbolda devrim, top sahasının içinden olur. Orada işler güzel giderse diğer yerler de güzel olur. Şu an için kullanılan tek akıl var Trabzon'da. Memleket için önemli bir şey. Tüm birimler o akıla hizmet ediyor. Olacak iş mi! Oluyor işte. İki maçı kazandı Trabzonspor. Çok iyi futbol mu oynadı? Hayır! Herkesin uyduğu bir yol haritası vardı. Hücum isteği, savunma aksiyonu tarif edilmişti. Her seferinde o kalıp üzerine hareket ediyordu bünye. Birbirini tamamlıyordu hareket. Daha önce bu yoktu Trabzonspor'da. Giden hoca da söylüyordu bunu. Belki de daha fazlasını istiyordu fakat kimse onu dinlemiyordu. Ondan başka konuşanlar da vardı etrafta ve söylenenler daha bir kabul görüyordu. Şimdi temizlendi ortam. Tek söyleyici geldi kulübe. 11 kişi ile yarı sahasına gömülüyor Trabzonspor. Santrforu, açığı takım savunmasına katılıyor. Hem de daha bir maç kazanmamış rakibe karşı. İşte böyle bir şeydir futbol. Hiçbir rakip küçümsemeye gelmez.
Kaçan balık misali... Her maç kendi şartlarında oynanır. Ve bazen, en zayıf rakip en zor durumlara düşürür seni. Hatırlayın Diyarbakır maçını, Manisa oyununu. Yazmıştık yorumda, bırakırsan herkes oynar. Şimdi bırakmıyor Trabzonspor. O maçları kazanmış olsaydı zirvede keyif sürüyordu Trabzonspor. Kaçan balık büyük olurmuş. Memleket futbolu işte! Sadece Trabzon değil ki asli görevini unutan. Diğerleri de birbirini yiyor. Saha dışı işler yüzünden, saha içinde kazanmaya mecalleri kalmıyor. 25-30 kayıp hakları varmış gibi onu tamamlıyorlar. Yani 3-5 hafta boşlasan da hedeften kopmazsın ülkede. Yapacağı çok iş var hocanın. Ruhtan bahseden o pankart var ya. Belki de en önemlisi o. 1974'de, 75'ten 80'lere, sahaya çıkarken ki hava. Hayal bile edilemeyeni, başaran hali söylemeye çalışıyor. Efsaneyi, Karadeniz fırtınasını yaratan hareketi anlatmaya çalışıyor. O işi en iyi bilen, o soyunma odasından gelen, en iyi anlatacak, futbolculara inandıracak olan hoca. İşte o ruh geri gelecek!