Yaklaşık bir haftadır saha performanslarından çok "yatak odası" performanslarıyla haber olan F.Bahçeli futbolcular için kendilerini affettirme maçıydı! Ama alemlerde "kelepçe takan" Bilica, futbol hayatının sonuna gelmiş Vassell'e "kelepçeyi" takamayınca dün gece neredeyse kâbus oluyordu. Ligde ilk kez sarı-lacivertli formayla 11'de çıkan Özer'i beğendim. Takımın Alex'le birlikte ayakta kalan ismiydi. Sol kanatta oynamaya alışık olmamasına rağmen, "kariyerini sol kanatta" yapanlardan çok daha iyiydi. İstekli, arzulu, kazanmayı isteyen haliyle zaman zaman içeri doğru da kat edince gerçekten çok etkili oldu. Şimdi Alex'i kilitleyerek F.Bahçe'yi durduracağını zannedenler, bakalım 2. Alex'le nasıl baş edecekler? Tabii Herr Daum buna izin verirse! F.Bahçe dün geceyi yine Alex'in kişisel becerisiyle mutlu bitirmeyi başardı. Güiza'nın kaçırdığı goller herkese yine saç baş yoldurttu. Attığı galibiyet golü bile benim onu affetmemi sağlayamayacak. Artık F.Bahçe'ye bir "büyük takım golcüsü" gerekiyor. Bunun adı da kesinlikle Güiza değil!
Herkese yapılır başkan! İki takımdan oluşmuş ama hâlâ "takım" olamamış A.Gücülü oyuncular, öne geçtiklerinde geri çekilmeseler işi çok daha önce bitirebilirlerdi. Ama korkak oyunları yenilmelerine neden oldu. 3 haftada sıfır çeken F.Bahçe, bu galibiyetle biraz olsun nefes aldı. Oynanan futbol her ne kadar memnun etmese de galibiyet yaraları saracaktır. Yeter ki Daum krizi iyi yönetsin. A.Gücü'nün son dakikada bulduğu ve "top kaleyi geçti mi geçmedi mi?" tartışmalarına yol açacak pozisyonu çok konuşulacak. En çok da Futbol Federasyonu'na savaş açan başkan Aziz Yıldırım'ın yorumunu merak ediyorum. Bana sorarsanız top kale çizgisini geçmişti. Ama nerde 90. dakikada o golü verebilecek yürekte bir hakem? Hakem hataları sadece F.Bahçe'ye değil, her takıma yapılıyor. Öyle değil mi sayın Yıldırım?