Zar zor galip gelinen Antalyaspor maçı sonrası "Takım ruhu ile kazandık" diyen Rijkaard'a katılmam mümkün değil. Kewell'ın futbol aşkı, Keita'nın hırsı ve Antalyaspor'un direklerde patlayan şanssızlığı olmasaydı G.Saray'ın puanla dönmesi mucize olurdu. 'Rijkaard, artık şunu oynattı, bunu oynatmadı, şunu küstürdü' diye tartışmanın da bir anlamı yok. Antalyaspor maçı sonrasında bir kez daha tanık oldum ki G.Saray takım değil. Çünkü takım gibi oyun oynamayı bilmiyor. Her şey bireysel yıldızlarının günlük formuna bağlı. O gün kim formdaysa yani Keita, Nonda, Kewell, Arda ya da başka birisi şovunu yaparsa G.Saray o maçta rakibini zorluyor. Bakın 'garanti kazanıyor' demiyorum sadece zorluyor. Şans o gün biraz da G.Saray'dan yanaysa zaten üç puan cebe konuyor. Sadece forvette orta sahada değil hemen hemen her yerde defo var. Öncelikle savunma anlayışı yok, inanılmaz bir panik içindeler. Futbolcular sahada başına buyruk. Rakip ciddi bir baskı yapınca toz şeker gibi dağılıyorlar. Peki kaleci Franco'ya isyan edelim ama savunmanın hiç mi suçu yok?
Yol geçen hanı gibi Kademe anlayışından bi haber, nerede duracağını bilmeyen, rakibe zamanında müdahale edemeyen, rakip forvetler için yol geçen hanı olan bu bloğun ardında kim olursa olsun kalesinde dağılır beyler. Ama bu arada kaleci De Sanctis'i de 'aramıyorum' desem yalan olur. Kimse Rijkaard ve ekibinin kalitesini tartışmıyor ama o kalitenin bugün futbolcuların üzerinde izi yok. G.Saraylı futbolcu özgüvenini yitirmiş. Ben ilk kez bu sezon buna tanık oluyorum. Son 10 dakikalarda rakip baskı yapınca dağılmasının, paniğe kapılmasının, 'eyvah gol yemeyelim' korkusuyla ayaklardaki topu dağa taşa tribünlere ya da rakip ayaklara atmasının nedeni de bu özgüvensizlik. G.Saray önce bu sorunu çözmeli. Çünkü bu sorunu çözemezseniz teknik, taktik bir işe yaramıyor. Takım geriye yaslandığında korku dağları bekliyor. Panik tekniği de ezip bir anda kalende gol ve goller yumağı oluyor.