Bir takım; mutlak galip gelmesi gereken bir maça, her kanadında ikişer bekle ve toplam sekiz savunma ağırlıklı oyuncuıyla çıkmışsa... Kimse rakibi kendi onsekizi civarında faul yapmaya ve bu yolla serbest vuruş kazanmaya zorlamıyorsa... Rakip çok hızlı paslaşmalarla sürekli üzerinize geliyorsa... Golü bulmak imkansız gibi bir şey, değil mi? Bu diziliş, bu oyun planı baştan aşağı yanlış görünüyor, değil mi? Ama şut atarsanız, iş değişebilir! Tello işte bunu yaptı Old Trafford'da. Hatta Fener derbisinin kahramanı Fink de yapıyordu, az kalsın! Elbette Tello, topun United'lı futbolcunun sırtına çarpacağını ve Türk futbol tarihine uygun biçimde rakip ağlara gideceğini tahmin etmemiştir! Ama ne yalan söyleyeyim, en ince hesapların adamı Mustafa hocadan kuşkulanıyorum! Yıllar önce Boliç'in Manchester United'ı yıkan golünün tekrarlanabileceğini dahi maç hesaplarına katacak bir adam varsa, o da Denizli'dir.
***
Bizim medyada birkaç gündür seslendirilen United'ın maçı hafife aldığı, antrenman olarak gördüğü iddiası palavradır. Önce bunu bilelim. Hiçbir büyük takım hocası yenilmeyi sevmez. Hele Şampiyonlar Ligi'nde 23 maçtır yenilmemiş bir takımın inatçılığı ve hırsıyla tanınan hocası asla yenilgiyi kabullenemez. O dün gençlerinin hızlı futboluna ve kendini kanıtlama arzusuna güvendi. Evra'yı, Owen'ı, Nani'yi, hatta Scholes gibi bir tecrübe abidesini yanında hazır tutmayı da ihmal etmedi. Ama belli ki Ferguson iki şeyi hesap edememişti. Birincisi, Ferrari tek başına on savunmacının işini görebiliyor. İkincisi, Rüştü formdayken kaplan kesiliyor.
***
En klişe, en bayat ama en doğru laf şu: Beşiktaş tarih yazdı! Türk futbolu Old Trafford'u seviyor! Bundan sonra ne olur? Bir... Derbi keyfinin üzerine bir de Manchester United galibiyetinin moralini ekleyen bu Beşiktaş'ı Süper Lig'de tutmak artık çok zor. İki... Denizli'yi hâlâ eleştiren (ne kadar doğru şeyler söylese bile) herhalde taş olur! Üç... UEFA olur mu? Niye olmasın!