İlker Ateş de çekip gitti. Birer, birer ayrılıyorlar aramızdan, bırakıp gidiyorlar sızlamayı unutmuş yüreğimizin zindanına dönüştürdüğümüz koca bir hayatla baş başa bırakarak bizi, erdemin ve inceliğin ipek böcekleri. Nasılsa kadri bilinmiyor "İyi" ve "Güzel" olanın. Ne de olsa yeri yok kaç zamandır asaletin, birikimin, derinliğin indimizde. "Sonbahar" ne kelime, zulümdür, ölümdür nasılsa artık "Hazan" denilen ak saçlı günler,nicedir. 2000'li yılların başında bir Erzurumspor-Beşiktaş maçı sonrasıydı. "Bu ülkedeki sorunların çoğunu kurumlar, birimler ve yöneticiler çıkarıyor" demişti. Hâlâ öyle, değişen bir şey yok yazık ki. Sorunları çözmesi gerekenler sorun çıkarıyor, çözümleri öteliyor gene. Kulübünün potansiyelini harekete geçiren Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının başardıklarını görmüştün zaten. Biliyorum, can derdindeydin ama ülkemizin kanayan bir yarasına daha neşter vurdu Fenerbahçe ki, tam senin "Spor Kazanı"nın baş köşesine oturacak cinsten, eğer sağlığın el verseydi.
Ödül yerine ceza aldı Misafir takımın oyuncusuna, hakeme yaralayıcı cisimler atan "taraftar" kılıklı huzur ve barış düşmanlarını ensesinden tutup, teslim etti Fenerbahçe. Bir devrim yaptı adeta. Keita, Kasımpaşa sınavında yumruk atmıştı, sıfır ceza ama Bilica'ya 3 maç ceza. Diyarbakırspor taraftarı sahaya atılmadık, kırılmadık koltuk bırakmamıştı 1 maç, ama Fenerbahçe'ye 2 maç seyircisiz cezası. Yani ödül yerine ceza aldı Fenerbahçe. Oysa Fenerbahçe'yi devriminden ötürü ödüllendirmek, diğerlerine örnek göstermeliydi federasyon. Çünkü isterse ve sorumluluğunun gereği olan adımları atarsa yöneticiler, pekala sorunlarımızın çoğu çözülebilirdi. Kanıt mı? İşte Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'de, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da İzmir'de ve çok kısa sürede İstanbul'da gerçekleştirdikleridir. Ah be güzel abim, belki de haklıydın çekip gitmekte. Zaten çok da önemi kalmadı buralarda uzun süre eğlenmenin. Nasılsa yalanla yemin ikiz kardeş artık kaç zamandır.