Diyarbakır'a takımla geldim. Buranın halkı gerçekten çok sıcak. Maçtan bir gün önce başkan Adnan Polat ve yönetimine verilen yemeğe de gittim. Orada görülmeye değer dostluklar vardı. Bizler unutmayalım ki Diyarbakır, Türkiye'nin bir takımıdır. Sporu siyasete çekip, değişik alanlara götürenlere en güzel cevap bu iki günde verildi. Diyarbakır halkı da dışardan yapılan tahriklere kapılmamalı bundan sonra. Maça gelince... Özellikle ilk yarı çok kötü bir Galatasaray vardı. Orta saha döküldü, iki pas yapamadılar. Ayhan-Mehmet-Barış üçlüsü çok dağınık oynarken, defans da bu nedenle bayağı zorlandı. Özellikle kısa pas yapamayan sarı-kırmızılı futbolcular işin ilginç tarafı uzun paslarda da amatörce davrandılar. İlk yarının 1-1 bitmesi Galatasaray için büyük şanstı... Bu futbolla en az 2 farkla yenik kapatabilirlerdi. Gerçi bu yarıda hakem bir penaltılarını da vermedi ama sarı-kırmızılılar da büyük takım gibi oynayamadı ki.
Yorgunluk derdi... İkinci yarı ise daha canlı çıktılar sahaya. Bu yarının hemen başında Arda ile öne geçince kendilerine tekrar bir güven geldi. Ancak Diyarbakırspor, kalecisi dışında disiplini hiç kaybetmedi. Bu yarıda sarı-kırmızılı takımdan Barış kırmızı kart görünce işler biraz zora girdi. Bu kırmızı kartın sorumlusu bana göre kenar yönetimi. Çünkü ilk yarıda Barış'ın atılacağı çok belli olmuştu ama ikinci yarıya onunla başlamaları büyük hataydı. Orta saha zaten dökülüyordu, bu kart da işleri daha kötü yaptı. Ancak galibiyetin verdiği moralle skoru korumaya çalışan Galatasaray, defansa ağırlık verip sağlam oynamayı tercih etmek zorunda kaldı. Kötü oynadığı bu karşılaşmayı kazanmasını bilen Galatasaray'a lige verilecek ara ilaç gibi gelecek. Çünkü takımda yine yorgunluk derdi başlamış görünüyor.