Maça Diyarbakırspor ve Galatasaray temkimli başladı. İlk 10 dakikaya girildiğinde maç ortada oynanıyor ama kaçan pozisyonlardan yeşil-kırmızılıların golü geliyorum diyordu. Fazla sürmedi hemen bir dakika sonra Mendoza ağları havalandırdı. Golün santrası yapılırken, Galatasaraylılar boyunlar bükük "Bu kadar çabuk mu" diye düşünüyorlar. Diyarbakırspor da ise gol sevinci fazla sesli olmamıştı tribünlere baktığınızda. Bunun sebebi orada yatıyordu. Tribünlere gelen Diyarbakısporlu taraftarlar çok azdı. Buna çok şaşırdım. Zira bir hafta boyunca gümdemden düşmeyen bir maçın tribünleri tıklım tıklım olmalıydı. Neyse biz maça dönelim. Oyunun üçte birlik kısmı dolduğunda Galatasaray, Diyarbakırspor sahasına nezaket ziyaretleri yapar gibiydi. İnanın 30 dakika içinde Galatasaray'ın bir tek gol olacak ciddi pozisyonu yoktu.
Fark bile olabilirdi Galatasaray iyi değildi ve de herkesi şaşırtan kötü bir oyun çıkartıyordu. Bunda bana göre Mustafa Sarp'ın yerine ilk 11'e alınan Aynan'ın yararsız oyununun rolü büyüktü. Galatasaray'da sadece Ayhan değil iyi oynayanı da bulmak zordu. Güzel şutlar, olumlu pasların tümü sanki İstanbul'da kalmıştı. Devrenin böyle biteceği düşünülürken Sabri'nin çarprazdan attığı şut gol oldu. Aslında Galatasaray ilk 45 dakikada normal oyununu oynasa fark inanın bana üçten aşağı olmazdı. Varsa yoksa Arda... İkinci yarıda oyun başladığında görüntü Galatasaray'ın her an gol atacağı şeklindeydi. Nitekim Arda'nın golü 2-1'i ilan ederken Galatasaray Teknik Direktörü Rijkaard'ın sevinci görülmeye değerdi. Golden sonra oyun ortalandı. Nonda iki gol kaçırdı. Ancak Arda'nın hırsı ve oyuna ağırlık koyması alkışlanacak cinstendi. Galatasaraylı bir kısım futbolcunun ikinci yarıda düzelmesi oyunda gücünü artırdı. Oyundaki kritik dakikalara gelince Barış'a yapılan hareket penaltı değildi. Aynı Barış'ın atılması ise normaldi. Son yarım saatte 10 kişi kalan Galatasaray iyi oynamadan üç puan kazandı.