Görüntü: Bu maçı kazanıp gruptan çıkmak isteyen takım rakibine nefes aldırmadan oynaması gerekir. Tribünleri dolduran taraftarlar da bunu bildikleri için de stadı doldurmuşlardı. Stadın havası eski günlerdeki gibiydi. Hiç durmadan bağıran ve şarkılar söyleyen Galatasaraylı taraftarlar büyüklüğünü ortaya koyuyorlardı. Oyun: Maç başladığında, Tribünler de bir sessizlik oldu. Şaşkınlık iki futbolcu içinde. Kulübeye giden Arda ve Baros idi. Rijkaard'ın bu kararı ilginçti. Genel kanı da onların Fenerbahçe maçına saklandığı şeklindeydi. İlk 20 dakika iki takım da gole çıkış yollarını zorluyor ama belirgin bir fırsat yakalayamıyordu. Galatasaray'ın Dinamo'ya karşı üstünlüğü daha fazlaydı. 20. dakikadan sonra Galatasaray, sanki bir sihirli değnek değmiş gibi canlandı. 27. dakikada Tamas'ın ellerinde dolaşan top bize göre penaltı, İsveçli hakem'e göre değildi.
Disiplinsiz oyun olunca Keita ve goller: Maçın mucize adamı Keita idi. Onu durdurmak, tutmak mümkün değildi. Üstelik Nonda ile çok oyumlu olması skoru artırıyordu. İlk golü Kewell attı.Top kaleye girerken Servet ayağını uzattı ama dokunamadı. Keita'nın sürüklediği Galatasaray, Dinamo defansını darmadağın etti. Ve bu süper Keita iki nefis asistle, Nonda'ya iki gol attırdı ve skor 3-0'a yükseldi. Ardından Aydın'a yapılan penaltıyı Elano gole çevirdi. Durum 4-0 iken defans yüzünden bir gol yendi ve 63. dakikada durun 4-1 oldu. Hastalık: 4-0'dan sonra Galatasaray'da hastalık tekrarladı. Defans hatası ile gelen disiplinsiz futbol, oyun gücünü düşürdü. Bu arada bu düşüşte Frank Rijkaard'ın oyundan aldığı Keita'nın ve Sabri'nin rolü de vardı. Ancak Rijkaard'ın Kewell'ı oyunda tutması ise yanlıştı. Sonuç: Galatasaray tur atlaması gereken takımın oyununu oynadı ve farklı yendi. Ancak 4-0'dan sonraki kötü futbolunu Fenerbahçe affetmezdi.