İlk yarım saat dolarken oyun golsüz devam ediyordu. Görüntü pek parlak değildi. Graz defansını öne çıkartıyor ve G.Saray'ı kendi 18'i dışında karşılıyordu. Kalabalık defans içinde kalan G.Saray forvetinin işi de bu durumda zora giriyordu. Gözler son lig maçında oynamadıkları için surat asan Baros ve Elano'daydı. Baros maç boyu en çok koşan, en çok çalışan oyunculardan biriydi. Ancak Elano maça ağırlık koyacak futbolcu gibi görünmedi. Arda ise beklenen Arda değildi. Onun durması hücumun durması anlamına geliyordu. Keita her topu ayağına alışında üç kişi içinde kalıyor, bu da onu durdurmak demek oluyordu. Geri dörtlüde bir uyumsuzluk olduğu devrenin sonunda yenilen golde açık açık belli oluyordu. Sabri'nin ne yaptığı belli değildi. Pas hatası ise sınırsızdı. Kısacası ilk devrede adam olacak çocuk misali sonuç da belli olmuştu. Ve gol de G.Saray'ı buruklandırmıştı.
Avantaj kaybedildi İkinci yarı başlarken futbolcular "Nasıl olsa atarız" düşüncesindeydi. Ancak takım sahaya çıkarken değişiklik olmaması herkesi şaşırtmıştı. Baros'un direkten dönen topu bir şanssızlıktı. Ama aynı Baros'un attığı gol ise mağlubiyetten kurluşun habercisiydi. Oyuna Kewell girmişti. Onda da bir şey farketmiyordu. Baskıdan doğan pozisyonlar ise bir türlü galibiyet golüne dönüşemiyordu. Bu maçta önemli konulardan biri de direkten dönen iki şanssız toptu. Direklerde kalan bu pozisyonlardan biri gol olsaydı skor değişirdi. İkinci yarı sahanın en iyi oyuncusu Emre ve Keita idi. Baros ise çok çalışan adamdı. G.Saray'ın tek bir amacı vardı, liderliğini korumak. Graz ise bir punla dönmek istiyordu. Graz kalabalık defansı, özellikle kendi 18'i ile santra arasında kurduğu oyun G.Saray için bir kargaşa yaratıyor hiç kimse oradan çıkıp gole gidemiyordu. Sonuçta 1-1 biten maçta G.Saray önemli bir avantajını kaybetti.