Derbide her şeyi tesadüflere bırakan bir Rijkaard vardı... Bu nedenle kafası karışık oyuncular topluluğuydu Galatasaray... Bir de korkmuşlar ki sormayın gitsin... Tavşan yürekli Aslanlar izledik resmen. Buna karşılık Daum önceki haftalarda yaptığı tüm hataları bir yana bırakmış ve çok önem verdiği derbide hiçbir şeyi tesadüfe bırakmamıştı. Topuz, Vederson, Baroni, Emre gibi hem ileri, hem geri vitesi olan oyuncuları tercih etmesi, Keita'yı duruma göre 3 kişiyle kilitlemesi hep bundan... Sadece stratejisi ve onbiri değil oyuncu değişiklikleri de yerindeydi Alman'ın.. İnanın bana hakem o penaltıyı vermese, ilk gol ofsayt diye sayılmasa (ki ofsayt değil), Fenerbahçe yine kazanırdı. Çünkü Fenerbahçe kendi kaderini tayin etmek için her yolu denerken Galatasaray "Du bakalım n'olcek!" kaderciliğinde her şeyi tesadüflere bıraktı. Diyeceksiniz ki sana ne bunlardan sen bize Beşiktaş'ı anlat. Farkındayım önsöz biraz uzun oldu ama asıl konum Beşiktaş zaten... Çünkü Denizli de Riijkaard gibi...
Ruhlar aleminde... Hangi göle maya çalsa tutacağını sanıyor. Oysa yapması gereken Daum gibi ince eleyip sık dokumak. En başta da şu orta saha konusunu çözmeli... Sistemi 4-4-2'ye çevirerek iyi bir başlangıç yapabilir. Şimdilerde Rıdvan Dilmen ve Sergen Yalçın da aynı şeyi söylemeye başlamış, bir yıldır beni dinlemedi belki onları dinler diye çok umutluyum! Her neyse, ben önyargısız davranan, doğru oyunculara kararlılıkla görev veren bir Denizli'nin bu yarışı yine kazanacağına inanıyorum... Orta sahayı bir tek Ernst'e bırakan, Yusuf'u onbirde başlatan, ruhlar aleminde gezen Tello'ya, bunca yeteneğine rağmen saha içinde hiçbir hedefi olmayan Serdar Özkan'a bel bağlayan, ayağında top tutamayan Bobo'dan pivot santrfor yaratmaya çalışan Denizli ise geçen sezonu mumla aratır... Karar kendisinin... İster macera aramaya devam etsin, ister gerçekçi olsun. Tercihleri kaderini de belirleyecektir.