Nasıl olduysa Denizli ilk kez orta sahayı boş bırakmadı, üç koşan adamı orada kullandı. Rakibi bozmak adına doğru bir tercihti bu... Ernst, Fink ve Ekrem organize atak geliştirmek konusunda son derece beceriksiz olsalar da Wolfsburg'u rahatsız etmeyi başardılar. Dün geceki temel sorun öndeki "altı" oyuncunun topu "altı saniye" bile oyalayamadan rakibe sürekli armağan etmeleriydi. İlk yarıda İbrahim Kaş, Nihat ve Bobo Beşiktaş'ı adeta üç kişi eksik oynatırken Ferrari, Sivok, Üzülmez ve Rüştü ise onların yerine de oynarcasına gayretliydiler. Grafite, Dzeko, Schafer (sağ kanadımızı koridora çevirdi) bindiriyor, Misimovijç, Josue, Hasabe arkadan destek veriyor, Beşiktaş savunması da canla başla direniyordu. Ernst ve Fink'in (yarım yamalak) gayretleri defansa biraz olsun nefes aldırırken Tello, Nihat, Bobo, Ekrem ve İbrahim'in saçma sapan top kayıpları Beşiktaş'ın oyunun kontrolünü ele almasını önledi... Mustafa Denizli'nin daha ilk yarı bitmeden Nihat-Tabata, Bobo-Nobre değişikliği yapmasını ve ön bölgedeki kaygan zemini sağlamlaştırmasını bekledik fakat oralı bile değildi.
Boşluğu dolduramadı İkinci yarıya da aynı tas, aynı hamam başladı Beşiktaş. Wolfsburg bastırıyor, siyah-beyazlı savunmacılar direniyor, ön taraftaki bedavacılar da seyrediyordu. Oysa Alman takımı saldırdıkça arkasında boşluk bıraktı yani tam da Nihat- Bobo ve onları besleyecek olan Tello'nun istediğini yaptı. Ne var ki onların bu boşluğu dolduracak halleri yoktu. Gariptir son 20 dakikada Wolfsburg bocalamaya başladı. Golü bulamayınca sinirlendiler. Grafite atılınca motivasyonları kayboldu. Denizli uyansa, iki etkisiz elemanı (Nihat-Bobo) çıkarıp ön bölgeyi takviye etse belki maçı kazanacaktı ama on kişilik Wolfsburg'dan korktu! Tabata'yı ancak son 10, Nobre'yi ise 88'de oyuna aldı. Günaydın hocam Üsküdar'da sabah oldu! Şimdi diyeceksiniz ki 'Bir puan kötü mü?' Bu futbolla bir puan kötü olur mu tam aksine mükemmel, muhteşem, harika.