Ayağında top tutamayan forvetler ne işe yarar? Nihat, Bobo, Tello, Tabata... Al birini, vur ötekine... Savunma kan ter içinde topu bu dörtlüye aktarıyor ama ne çare... Meşin yuvarlak birkaç saniye sonra duvardan dönmüş gibi yine Beşiktaş defansının kucağına geliyor. Nihat'ın yürüyecek hali kalmamış... Ne goller kaçırdı? Şu kadarını söyleyeyim: Mehmet Yılmaz tek başına, Beşiktaş forvetlerinden daha çok iş yaptı. Sadece forvetler arızalı olsa neyse orta alanda da yoktu Beşiktaş... Bu bölge görünüşte Fink ve Uğur'a ama aslında Allah'a emanetti!.. Bir tek organize atak yok... Ne kendi savunmalarından çıkan topu alabiliyorlar ne de rakip defanstan sekenleri... Maçın büyük bölümünde kötüydü Beşiktaş.. Tamam Sivok, Ferrari, Ernst yok ama karşında da Barcelona yok... Youla'sız, Ümit Karan'sız, Ragıp'sız Eskişehir var. Yani eksikler de mazeret değil. İkinci yarıya başlarken Tabata-Erhan Güven değişikliği yapan Denizli, Ekrem'i sol öne çekip bu kanadı etkinleştirmeyi hedefledi... İşe yaramadı değil... Ekrem soldan etkili bindirmeler yaptı.
Maçın kahramanı Rüştü Öndeki oyuncular tel tel dökülürken Denizli'nin Nobre'yi almak için son 20 dakikayı beklemesi garipti... Her halde Bobo'ya kıyamadı! Oysa Nobre oyuna girdiği anda işin şekli değişti. Beşiktaş rakip kale önünde kamp kurdu. İlginçtir gol bu baskı sırasında değil Erhan'ın attığı uzun topla geldi. Doğa'nın kısa düşen kafa pasını İvesa ıska geçti ve Ekrem hayatının en rahat golünü attı. Hemen belirtelim tıpkı Wolfsburg maçındaki gibi Beşiktaş'ın üstün fizik gücü oyunun son bölümünde devreye girerken Eskişehirspor oyundan düştü. Aslında şu cümleyle maçı özetleyebiliriz; Beşiktaş fizik gücüyle kazanırken maçın kahramanı Rüştü'ydü, başkası değil. Haa unutmadan, Es-Es taraftarına benden kocaman bir alkış. Maç boyu destekledikleri takımlarını yenilgiye rağmen alkışladılar. Bu bizim futbol sahalarında görmeye alışık olmadığımız güzelliklerden biriydi. Hepsini yürekten kutluyorum.