Umudum yoktu, en azından bir galibiyet, ve Avrupa Şampiyonası'nda 2. torba umuduyla izledim Milli Takımımızı... Ne gezer, teknik direktörü zaten tribüne çıkmış bile... Ve saat 24.00, sevgili dostum Uğur Özdemir'in telefonu geldi. Sesi titreyerek 'Aşağıya gel Orhan' diyor. Evden çıktım, dışarıda sert bir rüzgâr esiyor, sonbahar yaprakları hüzünlü bir şekilde savruluyor. Onlar da bizim gibi sararmıs, solgun ve hüzünlü... Kalbimiz kırık, yaralı bir şekilde dolaşıyoruz. Eski yazılarımı ve kıyamet koparan ''Fatih Terim'i sevmiyorum'' makalemi düşünüyorum. Fatih Terim düşmanı değilim... Nedense bir takım aklı evveller öyle algılıyor. Beni ülkemin güzel insanları ilgilendiriyor... Onların yaralı yüreği içimi acıtıyor, işte bunun için öfkeliyim hocaya... Agresifliğini ve ağzından çıkan küfürleri hazmedemiyorum, oysa bir spor hocası. Garip bir ülkeyiz... Kulüp kuyruğuna takılmışız... 'Galatasaraylı ise' benim için iyidir, 'Fenerbahçeli ise' benim için doğrudur, 'Beşiktaşlı ise' bizdendir mantığı işliyor. Onlar ne hata yaparsa yapsın görülmüyor, sonsuz bir sadakat ve yalakalıktır almış başını gidiyor.
Gençlerin önünü açın Oysa, doğru ve önyargısız seçimlerle Afrika'ya gider, o sıcaklarda 'Dünya Kupası' onuru, gururu ve zevki ile içimizi serinletebilirdik. Sıradan takımlar, sıradan maçlar... Sonuç: Hazan mevsiminin hüzün günleri düştü bize. Oysa ilkbahar gibi canlı, cıvıl cıvıl ve rengarenk olmasını isterdim ülkemin. Milli Takım'a çağrılmayan Fatih Tekke, Mehmet Topuz, Gökdeniz Karadeniz ve niceleri gibi kayan yıldızlara 'Kapris kurbanları' diyorum. Avrupa'da bir çok genç, Milli Takımımızı değil, diğer milli takımları seçmişse, sabebi nedir, sorumluları kimlerdir? Yıldıray Baştürk'ün ne suçu vardı? Mesut Özil çağrıldığında, Yıldıray'a danışıp 'Terim için sadece iyi futbolcu olman yetmez' demiş midir acaba? İsviçre Milli Takımı'nda oynayan Eren Derdiyok ve Gökhan İnler neden kazanılmamıştır? Neden sorgulanmaz... Bu sevgisizlik, bu Fatih Terim korkaklığı neden? Geçmiş başarıların üzerine, gelecek güzel günlerimiz ipotek ediliyor. 'Ben bilirim, ben doğruyum' mantığından ve bir iki antrenörden kurtulup, genç kuşakların önünün açılma zamanı değil mi? Rijkaard'ı tanrılaştırıp, Thomas Doll ve Jurgen Rober'e övgüler yağdıracağımıza genç hocalarımıza sahip çıkalım...
Bir özür bekliyoruz Tekrar ediyorum, benim geleceğime ipotek koyanları ve de bu kafadaki Fatih Terim'i sevmiyorum... Cumartesi akşamı adeta kıyametin koptuğu gündü, ancak Terim yine duygulsal bir kimliğe büründü. Dünya üçüncüsü takım yok olmuş oysa.. Biz mazerete doyduk be hoca. Yok Kayseri'nin zemini, yok rakip hocaların tutumu, yok hakemler vs vs.. Güle güle hoca... Ermenistan maçını ne bekliyorsun... Kazanıp yumruğun havada mı gideceksin... Şimdi hocanın yapacağı basın toplantısını bekliyorum... 'Yanlış oyuncu seçimlerinden, ettiğim küfürlerden, en zor dönemde ceza alıp tribüne çıkmamdan, Türk basınına 'Sizinle İstanbul'da görüşeceğiz' tehdidimden, sıradan takımların olduğu bu gruptan çıkamamış olmamdan dolayı özür dilerim'... Bunları söyleyemez değil mi? Yüreği yetmez...