* Bu takım, Bosna'yı Bosna'da perişan eder. Belki bize gol atarlar ama biz iki mislini atarız. Yeter ki Terim bir takım garip fanteziler içine girmesin... * Kayseri'yi kim seçti? Biz kendi sahamızda takımımızı deplasmana gönderdik. Ben Kayseri'nin seçilmesinin siyasi olduğunu düşünüyorum... * Seyirci desteği de yoktu. Milli Takım'ın nasıl desteklenmesi gerektiğini bilen seyirci İstanbul'da. Biz ne zaman hatalardan ders alacağız...
_Milliler, Estonya'yı geriye düştükleri karşılaşmada 4-2 mağlup etti. Maçın analiziyle başlayacak olursak Milli Takım'ın ortaya koyduğu futbolu nasıl buldunuz? Maçın analizine maçtan evvel başlamak lazım.
Kayseri'yi kim seçti? Biz kendi sahamızda takımımızı deplasmana gönderdik. Bir milli takımın, herhangi bir milli takımın, kendi sahasında, kötü zeminde sahayı tercih etmesinin bir tek sebebi olabilir. Karşısında teknik yapısı üstün bir takım vardır ve senin normal şartlarda o takımla mücadele etme gücün yoktur. Sen enerjiye dayanan futbol oynuyorsundur, o tekniğe dayalı futbol oynuyordur. Kötü zemin onun teknik oynamasını engellediği için sana bir fırsat doğabilir. Ama burada durum tam tersine!.. Türk takımının en önemli gücü teknik üstünlük. Bu takımın altına buz pateni gibi pürüzsüz bir saha vereceksin. Yere düşen topun nereye gideceği belli değil. Dripling yaparken, adam eksiltmeye kalkarken, top sürerken topun nereye gideceği belli değil. Bizim teknik üstünlüğümüzü neredeyse sıfırlayan bir saha!.. Şimdi senin elinde Arda gibi, Emre gibi iki adam varsa ve maç kazanmayı bu adamların üzerine kuruyorsan böyle bir saha tercih edilir mi? Bu intihar kararını kim aldı; öğrenmek istiyorum. Terim, basın toplantısında Kayseri'yi 'kendisinin seçtiğini' söyledi. Ben bu seçimin siyasi olduğunu düşünüyorum. Başbakan ve 100 milletvekilinin Kayseri'ye gitmesi siyasal şovdur. Ankara'daki, İstanbul'daki maça başbakanın 100 tane milletvekili ile gitmesi kimsenin dikkatini çekmez. Ama Kayseri'ye neredeyse bir meclis grubunla gittiğin zaman bu siyasal bir şovdur. Fatih Terim de eğer bu siyasal şova alet olduysa ona da yazıklar olsun. Maçtan sonra dinliyorum, okuyorum; saha zemininden en çok şikayet eden Fatih Terim. Fatih Terim, Kayseri'nin zeminini bilmeden seçtiyse o daha büyük günah. Bu affedilmez bir hata.
BREZİLYA'YA YETİŞTİK Türkiye'nin geri kalan 4 maçında puan kaybına tahammülü yok. Bu nedenle maçlarda bütün kozlarını kullanması gerekiyor. Milli Takım'ın 'nasıl desteklenmesi' gerektiğini bilen seyirci İstanbul'da. Kazanmayı isteyen coşkulu seyirci Frankfurt'ta da var, Köln'de de var, Amsterdam'da da var, Paris'te de var. Ama onlar sadece ulusal duygularla kazanmayı isteyen seyirci. Taraftar, tribün seyircisi değil. Bu maçta gerekli olan seyirci Çarşı seyircisi, Saracoğlu seyircisiydi. Onlar '90 dakika nasıl bağırılır', 'bir takım nasıl desteklenir' biliyorlar. Seyirci desteği yani '12. oyuncu' dediğimiz destek yoktu. Bir de kötü bir sahaya çıktı. Kötü bir sonuç ortaya çıkabilir ve bu takıma yazık olabilirdi. Sahaya daha takımlar çıkmadı. Henüz maç öncesini konuşuyoruz. Bu ilk hatamız değil üstelik. Ne zaman bundan ders alacağız? Bir takım teknik direktör fantezileri içinde çok kritik bazı maçları böyle yanlış yerlerde oynayarak biz ne fırsatlar kaçırdık bugüne kadar!.. 'Ders alma' diye bir şey yok. 300 gün yağmur yağıyor adamların ülkesinde; maçı Türkiye'nin en çok yağış alan şehrine götürüyoruz. Konukseverliğin güzelliğine bakar mısın!.. Adam ülkesinde sezonun yarısını buzun üstünde oynuyor; ben maçı en buzlu sahaya götürüyorum. 'Aman yabancılık çekmesin. Türk misafirperverliğini görsünler' der gibi. İnanılır gibi değil!.. Koskoca Futbol Federasyonu içinde bunları düşünen yok mu? 'Ne yapıyorsunuz' diyen bir kişi yok mu? Bizim elimizde şu anda dünyanın en teknik takımlarından biri var. Brezilya'nın teknik düzeyi ne ise benim teknik düzeyim o... Ben artık maçlarımı koşucularla kazanmıyorum. Biz artık maçlarımızı teknik düzeyi yüksek oyuncularla oynuyoruz ve bize halı gibi saha lazım, pürüzsüz.
_Saha kötüydü ve milliler maça kötü bir başlangıç yaptı. 7. dakikada 1-0 geriye düştük. O bir şans golüydü, talihsiz bir goldü. İlk gelişlerinde, her şey denk geldi ve öne geçtiler. Maç boyu onlara birçok şey denk geldi aslında. Mesela bir top birilerine çarpıyorsa ve ayaktan ayağa dolaşıyorsa onlar da kaldı hep!.. Bizim attığımız şut, rakipten döndüğü zaman Sercan'ın gol pozisyonu hariç yine onlar da kalıyor. Maçta bütün boş toplar onlara gitti. Savunma hatalarımız açık ama yapacak bir şey de yok. Ben, Gökhan ile Servet; 'Galatasaray'da nasıl oynar?' diye düşünüyorum, Milli Takım'ın çift stoperi onlar. Başka yok. Onun için Türkiye'nin maçlarını değerlendirirken yediği gollere değil, atacağı gollere bakacaksın. Çünkü bu savunma her zaman gol yer.
VOLKAN DÜŞÜŞTE Savunmanın hatalarından doğan hataları önleyecek bir kalecimiz de yok. Fenerbahçe'nin son maçlarında Volkan'ın performansını görmüş ve çok ümitlenmiştim. Çok da mutlu oluyordum. Bir Galatasaraylı olarak Fenerbahçe kalecisinin yaptığı muhteşem kurtarışlar beni coşturuyordu. Evde televizyon seyrederken, arkadaşlar, "Ağabey hayrola Fener'e mi transfer oluyorsun" diye espri yapıyordu. Çok kritik milli maçlar var. Dünya Kupası kapısını açacak, kapayacak maçlar var. "Volkan ile harikalar yaratırız" diyordum ama durum öyle değil. Bu Volkan ile her zaman gol yiyebiliriz. Ama iyi düşünülmüş, iyi planlanmış bir Türkiye, yediğinin fazlasını herkese atar. Estonya maçının bende bıraktığı izlenim bu. Arda ve Tuncay ile Estonya'ya yetti. Üç kişi ile, dört kişi ile, beş kişi ile oynadığımız zaman biz hepsine yeteriz.