İlk maçta alınan 2-0'lık galibiyet sadece taraftarı değil, Daum'u da havaya sokmuş. Aksi olsa, Alex'in yokluğunda Güiza, Bilica ve özelikle de Emresiz bir onbir sahaya sürmezdi Alman teknik direktör. Oysa bir takımın organize olması, sahayı, zamanı, durumu gerektiği gibi değerlendirmesi için saha içi liderlere ihtiyacı vardır. O zaman Alex'iniz yoksa, Emre ile başlamak elzemdir. Tamam, Semih top saklıyor, dağıtıyor, hatta çok daha fazla koşuyor, ama sonuçta iş gelip görüş açısının genişliğine, teknik kapasite ve sıra dışı bir oyun zekasına dayanıyor. Halbuki, bu konuda sadece Türkiye'de değil, dünyada Üstatla boy ölçüşecek kişi sayısı sınırlıdır. Eh, o da haklı. Demek ki takımına güveniyor. Dahası heyecanlı, hırslı ve ihtiraslıdır sayın Daum. Kaldı ki işindeki başarısı da ortada. Galiba bizi çok iyi tanıdığı için biraz heyecan olsun istedi. Fırsat bilip yedek kulübesindekilere şans tanıdı galiba.
Ağlayan çocuk Güiza Zaten haklı çıktı. Hoş,o alıştığımız görüntüsünden uzaktı belki dün akşam Fenerbahçe, ama as kadrosunun neredeyse yarısı oynamadığı halde, takım oyununda aksamadı, rakibe ezilmedi, trübünlerin hüzünlenmesine yol açmadı ve en önemlisi Avrupa Ligi'nde guruplara kalmasını bildi. Geçtiğimiz sezon bu dönemlerde Alex ön liberoydu, Güiza "ağlayan çocuk"tu, Kazım "küstüm" şarkısını söylüyordu, Emre oynamaktan çok konuşuyordu, dünyanın gelmiş geçmiş sayılı yıldızlarından Carlos bile vasatı aşamıyordu ve Fenerbahçe takım halinde firardaki o asil ruhuna ağıt yakmaktan öteye gidemiyordu, hatırlayacağınız gibi. Ama bu sezon hazırlık maçlarından başlayarak ortaya saygı, direnç, istek ve kişilik ortaya koyuyor, futbolun asgari gereklerine sadık kalıyor, Turkcell Süper Ligi ve Avrupa Ligi adına camiasının umutla yaşamasına yeterli gerekçeler yaratıyor. Anlayacağınız, bu çocuk okuyacak, müsterih olun.