Ezelden aşinanın ben, der şarkı. Bende de her güzele karşı ezelden bir aşinalık vardır. Bu sene takım gerçekten aşina olunacak tatlı bir nazenin gibi salına salına giriyor her futbolseverin gündemine, evine ve dahi her mahfiline. Maçtan önce bir Pele kuşağı geçiyor ekranlardan. Pele sağdan giriyor harmanlıyor, soldan giriyor harmanlıyor, başını döndürüyor topun, ne varsa güzellikten yana hepsini altın tepside sunuyor futbol mabedinin müritlerine. Pele ve Pele'nin önünden ve ardından gelenler. Yani o geçmiş kuşak, futbolun elinden tutup kaldırmış, geniş kuşakların en nadide sporu haline getirmişlerdi futbolu. Zamanın en narin çocuklarıydı onlar. Sonraki kuşaklara bıraktıkları bu görsel miras bizim indimizde vazgeçilmez bir tutkuydu artık ve biz o tutkunun çocukları olarak gidiyorduk statlara, ekran başlarına. Ve maç start alıyor, Galatasaray ayağa pasla başlıyor maça. Yine yabancı kontenjanı kullanılmamış. Genç Serdar oyunda, yaşının futbola uygun olan bütün varyasyonlarını gösteriyor. Bu çocuk maya tutacak gibi. Ayağına top yakışıyor. Galatasaray dalga dalga, Elano Brezilyalı olmanın inceliklerini sergiliyor usta bir çilingir edasıyla. Emre'ler defansta, Nonda en uçta. Arda yok, onun olmadığı maçta güzellikler eksiliyor. Ama bu kârdan zarar gibi. Galatasaray güzelliği bazı maçlarda iktisadi kullanıyor nedense, tabi bu bir tasarruf meselesi. Bu maçta gol atmada tasarrufa gidiyor takım ama gol yemedeki cömertliği hâlâ üzerinde. Sabri yine dağlara taşlara vuruyor. 2. yarı Arda oyunda. Lakin zamanın ne göstereceği Elano'nun ayağıyla Nonda'ya nasip oluyor. Ne diyelim starların ne yapacağıyla belli oluyor sonuç. İyi ki yıldızlar var gökyüzünde.