Her mahallede onun gibi bir yırtık uçurtma vardı eskiden. Topu alıp tutulamayacak denli hızlı ve kıvrak adamlar. Hele esmerseler lakapları da hazırdı; Ya Arap ya da Pele. İster Pele deyin ister Arap bizim Keita -ki o artık bizimdir- bir çağın başlangıcıdır sarı-kırmızılı ekip ve futbolumuzun bütünü için. Bir ara tribünde beyaz giysilerinin üzerine Keita'nın adının içinde yer alan harfleri yazmış gençler yan yana gelmişler 'esmer'e selam çakıyorlardı. Kaliteli ve bol seçenekli bir hücum hattı sunuyor Galatasaray futbolseverlere ve izleyenlerine. Şöyle diyor Keita her topu alışında: 'Babalar kalmiim fazla. Hemen kaleye! Hemen!' Akıp gidiyoruz ardından o cevval esmerin. Ne güzel demiş verdiği beyanatta: "Kendimi buluyorum Galatasaray'da. Eski günlerimdeki gibi olacağım!" Bunu biz iki kere daha çok istiyoruz Keita... Hafif süvari; daha çok...
Elano bir türkü gibi Elano için ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Attığı o jenerik golden sonra eşi ve çocuğunu gösteriyor kameralar. Hoparlörlerden onun adı yükseliyor ve kucağında biberonla süt içen kızının kulağına eğilip tekrarlıyor; 'E-la-noooo!' Güzel sahne. Yeni doğan çocukların kulağına ezan okunur, ismi fısıldanır... Adettendir; yeni doğan çocukların kulağına bundan sonra o 'kutsal gol'ün sahibinin adını fısıldasınlar bir gece türküsü gibi: 'E-laa-nooo!' Arda'yla bir ara yan yana düştüler kapalının önünde. Dört rakip futbolcuyla çevrilmişler. Kimisi intihar eder o durumda. Bizim haytayla Brezilyalı haraşo karaşo iki ters bi düz örgü yaptılar yeşil sahanın üzerinde. Sonra da şöyle dediler: 'Yapacak daha çok işimiz var!' Daha çoook işleri var gerçekten. Gece boyu Elano'nun attığı golün tekrarını veriyor televizyon kanalları. Transferinin arkasındaki ismi gösteriyor kamera. Golden sonra ayağa kalkıyor ve alkışlıyor Üstünel: 'Aman be olmaz böyle şey!' Olmayacak şey sizin yaptığınızdı Üstünel. Çocuklar üstünü getiriyor.