Play-off maçında herkes son derece sert disiplinli sahayı iyi kullanan ve ani kontrataklarla tehlikeli olabilecek bir Tallinn takımı bekliyordu ama daha oyunun ilk 10 dakikasında son derece kişiliksiz 1-9-1 oynayan dördüncü sınıf bir takım ortaya çıktı. Sadece kendi ceza sahalarına yığılıp toplara uzun vurarak bir şeyler yapmaya çalıştılar. Galatasaray klasik geri dörtlüsü ve Keita'lı Arda'lı hücum hattıyla zorlanmadan ilk yarıda işi bitirdi. İlk yarının sonunda topa sahip olma oranının yüzde 75 Galatasaray lehine olduğunu söylersek maçı seyredemeyenler de kolayca bir fikir sahibi olabilirler. Orta sahada Ayhan ve Mustafa Sarp mücadeleci bir futbol sergiledi. Her iki bekini de ileri çıkaran bir anlayış her ne kadar ileride bir kaos yarattıysa da, devreyi iki farkla bitirmek, bir anlamda işi bitirmektir. İkinci yarı aynı güle oynaya rahat bir oyun, hemen devre başında bulunan bir penaltı golü, Baros'dan gol bekleyen Ali Sami Yen seyircisini de mutlu etti ve uzun zamandır ilk defa Ali Sami Yen tribünleri 57. dakikada "Pınarbaşı'nı" söyleyebildiler.
Nevizade geceleri Ayhan'ın üst düzey futbolu ve müthiş bir pas isabeti ile oynayışı hem Mustafa Sarp'ın hem de Arda'nın işini çok kolaylaştırdı. Mutfağında her türlü malzemesi fazlasıyla bulunan Frank Rijkaard, Aydın'la Kewell'ı, Baros'la Elano'yu değiştirirken adeta çok becerikli usta bir ahçı gibiydi. Yavaş yavaş Galatasaray'ın "You Will Never Walk Alone"u olmaya başlayan "Nevizade geceleri" seyircisinin ne kadar keyif aldığının adeta bir göstergesiydi. Harry Kewell'ın dördüncü golü ise gollerin en güzeliydi. Ortada, gole doymayan, disiplinli, ahlaklı oyuncuların 90 dakika boyunca maça asılmaları ve birlikte taraftarlarına seyir zevki yüksek olan bir gece yaşattıkları gerçeği vardı. Galatasaray kulübünü 15 milyon euro dolandırdıktan sonra kapı dışarı edilen Lincoln gibi ahlaklı (!) oyunculardan sonra sahadaki yeni ve eski futbolcular bir kez daha Ali Sami Yen Stadı'na adını veren kurucularını selamladılar.