Güzel giyinen zengin çocukların mahallesinde maç yapardık. Bizler "Kaka çocuklardık", o yüzden bizim mahalleye gelmezlerdi. Yoksulduk ama yaratıcıydık. Sabah erkenden sokağa çıkan, akşam ezanından önce eve girmeyen tabiatın askerleri. Onların bir örnek formaları vardı, bizler faniladan forma yapan, renkli curcuna topluluğu. Renkler hayatımızın kenar süsüydü. Formalar alın terinin öyküsü. Sonra her çocuğun çok sevdiği bir rengi oldu. Takımları ayırdık, adamları ayırmadık. Çamaşır iplerinde formalarımızı kuruturken, gökkuşakları kurduk. Hepimizde büyük bir aşk. Gönül verdiğimiz formaların ruhunu ezbere okurduk. Sonra yasaklanan kitapları okuduk, haksızlığa karşı durmayı. Boynumuzu kulüp yazarları gibi tasmalara uzatmadık. Biz öyle gördük. O yüzden, sevdiğimiz renklere meydan okumakta bile sakınca görmedik. Bir yaşam kavgasının içinde, kimimizin aklı mazide kaldı, kimileri yalan düşlerin peşinden koşuyor hâlâ. Oysa zamanın gözleri sadece paraya açıldı. Yüksek gerilim hatlarına asıldı, cicili bicili yeni formalar. Ruhların değerini yitirdiği bir ülkede, ticari bir ilişki kuruldu formalarla renkler arasında. Sistemli bir şekilde, bütün güzellikleri kemirdiler. Ne eski çocuklar kaldı, ne eski zaman yöneticileri. Kulüp savaşlarının tek amacı oldu para.
***
Mazinin hafızasında saklı dururken asalet... Şimdiki zamanın duvarlarını, düzene uymuş bitirimlerin fotoğrafları süslerken... Şimdi formaların renklerini ve desenlerini tartışıyoruz. Oysa formaya renk veren ruhtur. Formasının içine sadece bedenini sokan adamlar, hangi rengi seçerse seçsin, o formaya ruh kazandıramaz. Bu konuda yeterince güçlü kanıtlarımız var.
***
Renkler bizim hayatımızın kenar süsüdür. Formalar alın terinin öyküsü. Yoksa bizden çok kim sever rengi?
* * * Mustafa Denizli, ideal orta saha oyuncusunu tarif etmiş. "On buçuk numara arıyorum.!" O arıyorsa bulur. Denizli talihli adamdır. Az buçuk tanırım.