Ne kadar ilginç bir ülkede yaşıyoruz.. Daha düne kadar Beşiktaşlı olmasına rağmen Beşiktaş'ta görev yapmamış olan Mustafa Denizli, bir anda oluverdi "şampiyon yap bizi!.." Ve yaptı da... Tecrübeli hocadan istenen bir kupa, o kazandırdı iki kupa... Yani kör istedi bir göz, Allah verdi iki göz! Buna da kimsenin "tesadüf" diyeceği yok elbette. Benim esas şaşırdığım nokta, UEFA'nın gelecek vadeden 20 teknik direktör arasında gösterdiği "sağlam" bir hocanın gönderilmesiydi. Pardon, istifa etmesi! Neymiş, Beşiktaş Avrupa'ya erkenden veda etmiş. Sanki daha önce hiç böyle bir şey olmadı da. Yeni sezonda tek bir yenilgi bile almayan "evlat", Kharkiv'e yenilince, bir anda oluverdi "üvey evlat!" Ardından tecrübesine, bilgisine, birikimine, başarılarına tek bir söz bile edilmeyen Mustafa Denizli getirildi göreve. O belki "evlat" değildi ama, sorarsanız "doğuştan" Beşiktaşlıydı... Yanında "efsane" Sergen de geliyordu ancak o da diploma(tik) sorunlara takıldı! Uzatmayalım... Denizli öylesine bir performans sergiledi ki valla kendisi bile hâlâ inanamıyordur bence. Bakmayın siz onun sakin, mağrur, kendinden emin açıklamalarına. Bunlar mütevazılığından kaynaklanıyor!
Sıra geldi Denizli'ye Önce Fortis Türkiye, ardından Turkcell Süper Lig derken kupaları birer birer kaldıran Denizli; hem tarih yazdı hem de tarihe geçti! Bugünlerde ise tecrübesini bir kez daha konuşturuyor hoca. "Harç bitti, yapı paydos" diyor... Yorgun olduğunu söylüyor hoca. Haklıdır! Gerçi sahada kendisi koşmadı ama futbolcuları koşturmak da, bir o kadar yorar insanı... Kusura bakmayın ama, bu kararın altındaki gerçeğin sadece "yorgunluk" olduğunu sanmıyorum. Falcı değilim, ulema da değilim. Ancak Denizli'nin "imza atmadan" Çeşme'de "yorgunluk atma" fikri garip geldi bana. Hocam; bu başkan, bu yönetim, bu futbolcular, bu taraftarlar ve bu camia sana inandı, güvendi. "Yiğidi öldür, hakkını yeme" demişler; sen de karşılığını verdin Allah için! Elbette karşılığını da aldın! Bugüne kadar senin bir dediğini iki etmeyen, sana sahip çıkan, arkanda değil yanında duran bu yönetime, futbolcuya, taraftara ve camiaya; senin de bir borcun yok mu? Parayla değil hocam, sırayla... Şimdi sıra sende!