Yer Olimpiyat Stadı. Hani şu Galatasaray'a şampiyonluklar kaybettiren, taraftarlarını sabahlara kadar yollarda süründüren stat. Değişen hiçbir şey yok. Aklıma Canaydın dönemi geldi. Rüzgar kesilsin diye, harcanan milyon dolarlara rağmen ortada gözükmeyen "Rüzgar Paneli" nin yerine bakıyorum, hâlâ bir şey dikilmemiş. Anlayacağınız Olimpiyat Stadı'nda eski tas, eski hamam aynen sürüyor. Galatasaray'ın rakibi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi takımının teknik direktörü Abdullah Avcı, en beğendiğim hocalardan biri. Mevsim başı kendisine Galatasaray hocalığı teklif edildiğinde kabul etmedi. Ona rastaladığım bir yerde sordum; "Hocam Galatasaray'ı neden reddettin?" Bana cevabı şu olmuştu: "Reddetmek diye bir şey asla yok. Benim için henüz çok erken, zamanı var." Bu konuda aklımdan geçeni de yazayım. Abdullah Avcı her şey rağmen gelseydi, Galatasaray şampiyonluğa rahat uzanırdı. Cesur bir hamle Olaylı derbinin cezalılarından yoksun bir kadroyla sahaya çıkan Galatasaray daha ilk dakikalarda bir sakat verdi. Emre Güngör ilk onbirde çıktı ama sakatlığı tekrarlayınca yerini Volkan'a bıraktı. Geri dörtlü Serkan, Semih, Hakan, Volkan şekliyle dizildi. İlk dakikalarda, Kewell iki güzel gollük pozisyonu hazırladı ama kimse kullanamadı. Oyun genellikle orta sahada mücadele halinde sürerken, Baros'un iki gol kaçırması dikkati çekti. İlk yarının sonuna kadar maç seyredilmeyecek kadar kötüydü. Gol atmak için mücadele eden taraf daha ziyade Büyükşehir Belediye oldu. Onlar için bir puan da önemliydi. İkinci yarıda oyun karşılıklı mücadele ile geçerken, Bülent Korkmaz cesur bir kararla Serkan'ı çıkarıp Nonda'yı koydu ve gol aramaya başladı. 66'da Nonda iki kişiyi geçip boş durumdaki Baros'u gördü, o da 19. golünü ağlara taktı. Sanctis kurtardığı üç gollük kurtarışla ayakta alkışlandı. Galatasaray bu galibiyetle "Yola devam" dedi. Hakem Hüseyin Göçek iki penaltıyı da vermedi.