İstiklal Marşımız çalınırken yükselen ıslıklara tribünde yüreğimiz 'Catalunya" diye bağırmak istese de 2008'de destan yazan millilerimizin sahada gereken cevabı sportif sınırlar içerisinde vereceğine olan inancımız had safhaya çıktı. İspanya, FİFA'nın 1. sıradaki, 2008 Şampiyonu, yenilgiyi unutmuş takımı olsa da Nihat 5. dakikada öyle bir gol kaçırdı ki tribünler adeta küçük dilini yuttu. Tuncay'ın o pasında Nihat kartal gibi sağdan süzülüp kaptığı vuruş az farkla kaçmasa İspanya'nın kimyası bozulabilirdi. O pozisyon ve devamında gelen dirençli orta sahaya ev sahibinin gözünü korkuttu. İlk 45 dakikada David Villa'nın vuramadığı kafa ve Fernando Torres'in şutu dışında İspanya, Milli Takımımız karşısında 90 bin kişi önünde üstünlük kuramadı. Aksine daha iyi top yapan Türkiye karşısında çok zorlandı.
Defans iyi kademe yaptı Devre arasında çalışan şarkılar ve 90 bin kişinin eşlik etmesi görülmeye, yaşamaya ve örnek alınmaya değecek kadar enfesti. İkinci yarı bu tabloyu tamamlayacak tek şey Fatih Terim ve talebelerinin yeni bir zaferiydi. Ancak 51'de Tuncay'ın sağ çaprazdan vurduğu auta giden sert şutu bizi heyecanlandırsa da gol gelmedi. Fatih hoca Ayhan'la orta sahayı güçlendireyim derken gol defans oyuncularından. 60'da Xabi'nin serbest vuruşunda maçın bana göre en iyisi Ramos'un öyle bir kendini gizledi ve kaçtı ki indirdiği topu alda at dedi. Bir diğer defans oyuncusu Pique'nin golü atması çok enteresandı. Orta sahada mücadelenin ön plana çıktığı, her iki teknik adamında uzun toplarla gol arayışlarına girdiği ikinci yarıda defans hattımız çok iyi kademe yaptı. Türkiye kendine yakışan bir futbol ortaya koydu. Bu tarihi maçı İspanya kazanıp liderliğini pekiştirdi. Ancak Ali Sami Yen'de çok zor bir maçın kendilerini beklediklerini bilerek sahadan mutlu ayrıldılar.