Deplasmanda 1-1 biten maç Galatasaray için çok önemli avantajdı. Çünkü sarı-kırmızılılar, kapanan takımlara karşı çok zorlanıyorlar ve olmadık defans açıkları veriyorlardı. Hamburg karşılaşmasında şimdi onların kontrollü oynama şansları vardı. Nitekim Galatasaray da ilk yarıda kontrollü bir futbol oynayarak rakibine kolay pozisyon vermedi. Avrupa maçlarında bir başka oynayan oyuncular, Kadıköy'e gitmekte bayağı kararlıydılar. Bu zamana kadar oynadıkları karşılaşmalarda bu istek göze çarpıyordu. Kewell adeta Servet'i aratmayacak kadar mükemmel stoper oldu. Yıldız futbolcu, tam bir profesyonel. Takımda başka futbolcular da umarım onu örnek alırlar. Bu yarıda bir de penaltı golü atarak tribünleri ayağa kaldıran isim oldu. Örnek futbolcu derken, Arda'yı es geçemeyiz. Arda, inanılmaz bir Galatasaray'lı... Ruhunu, bedenini sahaya verecek kadar. Böyle bir sakatlığa rağmen sahaya çıkması bile yürek isterdi, o küçük dev adam da da o yürek fazlası ile var. İlk yarıda sahanın her tarafına koştu, elinden gelen her şeyi ortaya koydu. İlk yarı sarı- kırmızılı takım için her şeyi yaptı Arda.
Değişiklikte geç kaldı İkinci yarıya da küçük dev adam Arda'nın asisti ve Baros'un akıllı vuruşu ile ikinci golü ile başlanınca herkes biraz rahat nefes aldı. Artık Alman takımının en az 2 gol bulması gerekiyordu. Hamburg da yabana atılacak gibi değil. Sonuçta Alman ekolü ve çok disiplinliler. Maçtan kolay kopmuyorlardı. Nitekim peş peşe 2 gol bularak bir anda turu kendi lehlerine çevirmesini bildiler. Bu arada 2-0'dan sonra Bülent hoca oyuncu değiştirmekte geç kaldı, oyunu soğutamadı. 2-2 den sonra da Lincoln'ü çıkarması yanlıştı. Ona bu maçın sonuna kadar şans vermeliydi ya da en azından 2-0 dan sonra çıkarmalıydı. G.Saray tur için tekrar gol ararken, kalesinde üçüncü golü görünce Kadıköy'de final umutları, hazin bir şekilde son buldu. Buraya kadarmış!