Sağlık problemlerim nedeniyle siz dostlarımdan uzun süredir ayrı kalmıştım. Bu süreçte bizleri hiç yalnız bırakmayan Fotomaç ailesine ve tüm kıymetli dostlarımıza yürekten teşekkür ederim. Yoğun bakım günlerinden sonra Fenerbahçe'nin maçını izlemek bana adeta Tanrı'nın bir lütfuydu. Lider Sivasspor ile oynanacak bu en kiritik maçta, sarı-lacivertliler lige ya havlu atacaklar ya da yeniden umutlanacaklardı. Sanki bir yılın emeği bu müsabakaya kilitlenmişti. Nekaat döneminde koltuğuma da oturmaya çalışırken Sivas'tan yenilen golün şoku üstüme kâbus gibi düştü. İçimdeki koru Allah'tan Uğur Boral çabuk söndürdü. İki takım da hızlı ve tempolu futbolla ilk 45'te fırtına gibi bir maç çıkardılar. Karşılıklı atılan müthiş gollerle devrenin 3-2 Fener lehine sonuçlanması futbolu benim gibi özlemiş bir insana sunulmuş bir zemzem gibiydi.
İlk kez bu kadar istekli Sivas'ın oynadığı futbola ve bulunduğu yere alkış tutarken uzun süredir bu kadar hırslı ve istekli oynayan Fenerbahçe'yi de kutluyorum. Ayrılığın yarattığı hasretten ikinci yarıda da oyunun canlılığına hayran kaldım. Herhalde narkozun etkisinden bir ara Güiza'yı kenarda görünce "Bu adam hâlâ buralarda mı?" diye düşünmedim de değil. Ama Aragones onu 80'lerde oyuna alınca ayıldığımı ve hayatın acı gerçekleriyle yine karşılaştığımı anladım. Eğer Fenerbahçe bu temposunu derbilerde de devam ettirirse Avrupa kupalarında önümüzdeki sezon yine yer alabilir düşüncesindeyim.