Bir aydır yarış atları gibi kullanıyor G.Saraylı futbolcuları. Ağır mı kaçtı? Skibbe'den söz ediyorum. Kaybetmekten ne kadar korkuyor değil mi? Kim korkmaz? Cesur insanlar, kime karşı ne yaptıklarını bilenler korkmaz böyle bir şeyden. Dahası kaybetmeyi akıllarına bile getirmezler. Top yuvarlak mı? Evet öyle. Ama G.Saray'ı futbol topunun şeklreferanslarıyla yönetemezsiniz. Denizlispor karşısında bile en yorgun isimleri sürdü sahaya. Çünkü ilk 11'de yer alan futbolcuların muadilleri yok Skibbe'nin kadrosunda. Kaldı ki kendi ülkesinin sınırlarını zorlayan bir başka ekipte bu kadar orta yaş olgunluğuyla iç içe yaşamadı Skibbe. Özgüven sıkıntısı yaşattığı Aydın, Alpaslan, Volkan ve Ferdi onun Leverkusen'deki gençlerine hiç mi hiç benzemiyor; bunu unutmasın. Tamam kariyerinin 'en olgun' takımını yönetmeye çalışıyor Skibbe. Lincoln, Meira, Ayhan, Baros ve Kewell gibi 30'lu yaşları okşayan adamlardan kurulu G.Saray'da onların dinlenme anlarını iyi hesap edememenin sıkıntısını yaşatıyor herkese.
Cesurca yürümüştü... Ve son bir aydır oynadığı maçların çoğundan 'arazlı' çıktı sarı-kırmızılı takım. Kendisinin huzuru var mı peki? Yok elbette. Mühür elinde ama nikâhı başkasında ekibinin. Bütün bu olumsuzluklara karşın Skibbe durumu hem kendisinin hem G.Saray'ın kazanç hanesine yazabilecek olanaklara da sahip. Olgunlar! Kariyerlerinin bu demlerini bir Avrupa başarısıyla taçlandırmak, Skibbe'ye ders vermek isteyebilirler. Çünkü hem kendisi hem de takımdaki '30'lu yaş' grubu o güzelliği zamanında yaşamış isimler. -Skibbe Leverkusen'in başında UEFAçeyrek finaline kadar yürümüştü. Hem de cesurca- Bordeaux ve Hamburg'la eşleşme de Skibbe'nin cesaretini artıracak başka etkenler. İki ekip de kendi liglerindeki başarıyı ve yarışı UEFA'ya tercih edebilirler. Elbette karşı takımın ve Skibbe'nin ne yapacağı kadar, aylardır ortalarda görünmeyen yıldızların ne yapacağı da bir o kadar önemli. Hata çok daha önemli...