Volkan'ın işaret parmağını gördünüz mü? Bir kırılmaya işaret ediyordu. Ben ona itiraz parmağı diyorum. İtiraz ediyorum diyenin... Maçın ilk on dakikasında olanlar, olacakların habercisiydi aslında. Antalyaspor topa ileride basacak ve alan daraltarak oynayacaktı. Bu düşüncelerini bütün maça yayabilseler daha gollü bir galibiyet almaları işten bile değildi. Ama işte 'büyükle' 'büyük oynamak isteyen' arasındaki fark burada. Galatasaray ilk ondaki o savruk saldırganlığını durdurdu Antalyaspor'un. İkinci yirmi başladığındaysa Galatasasay ileride Baros'un gayretiyle maça ağırlığını koymaya çalıştı. O 'çalışma' döneminde de yine Çek oyuncunun gayretiyle bir gol girişiminde bulundu -direğe vurup dışarı giden top- bir de penaltımsı yakaladı. Ama Baros bu, ayağını bu kez de kaleci Ömer'in eldivenlerinin ucuna takmayı ve düşmeyi becerdi! Sonra da o anlamsız sarı kartlardan birini gördü. Dua etsin bu kez kafasını yarmadılar.
Kewell ve Lincoln Kewell ve Lincoln olmayacaksa şampiyonluğu da biraz zor gibi görünüyor sarı-kırmızılı ekibin. Dörtlü defans, ön stoperli koşan orta sahalı bir oyun düşünüyordu Almanteknik adam ama nafile. Servet'in ve Meira'nın dışında herhalde bu ekibin başka bir yeri yok ki uyum ve iki hafta aynı kurgu içinde oynayabilsin. Eldeki malzeme Özdilek'in dişli ekibi karşısında yerle yeksan oldu. Antalyalı oyuncular bütün ikili mücadelelerde öylesine topa sert oynadılar ki Galatasaray'ın işbilir kramponları soluk almakta güçlük çekti. Antalyaspor sahanın her yerinde topa bastı ve alan daralttı. Galatasaray için ne söylüyorduk; 'Boş alan bıraktığında neler yapabileceklerini tahmin bile demezsiniz.' Şifo iyi okumuş sarı-kırmızılıları. Zaten öyle bir çeyrek saat var ki... -Galatasaray topun kendisinde kaldığını sağladığı anlar- Antalyaspor iyice ceza sahasına yapıştı. Ama sonuç çıkmadı. Başa dönersek; Volkan'ın kırılan -ya da çıkan- parmağı o kırılmanın durumunu tespit ediyordu işte Galatasaray için. Şimdi genç oyuncunun parmağını tespit edip alçıya alacaktır sağlıkçılar. Peki Galatasaray'ın kırılma noktasına ne düşünülüyor acaba, TFF protestosu mu?