Dün İzmir'e indiğimizde çok güzel olan hava maç saatlerine yakın kendini yoğun sağanak yağışa bıraktı. Tam zevkli bir maç seyredeceğiz, "İnşallah bu yağmur zevkimizin içine turp suyu sıkmaz" diye düşündük. Çünkü biliyorsunuz, doğa şartları İstanbul Olimpiyat Stadı'nda olduğu gibi futbol zevkimizi karartıyor. Neyse umduğumuz olmadı, Milli Takım özlemlerini dile getirircesine stadı dolduran Egeli vatandaşlarımız, herhalde dünkü oyundan büyük keyif almışlardır. Tabii ki bizim derdimiz özel maçlardan alınacak skorlar değil. Bizim derdimiz İspanya'da ne yapabiliriz, nasıl puan ya da puanlar alabiliriz onu düşünmek. Bu bağlamda Fildişi Sahili gibi güçlü bir takımla hazırlık maçı yapmak doğru düşünce. Fatih Terim de illa ki İspanya'yı düşünerek hem kadroyu hem sistemi sahaya sürdü. Hocanın belli ki sol kanatta bir sıkıntısı var. İsimler önemli değil. Dikkat ederseniz o bölgede değişik futbolcular deniyor. Ah keşke Uğur Boral eski formunu bulsa da Fatih hocasını bu dertten kurtarsa.
Savunma arızaları sürüyor Maça golle başladık. Gökhan'ın attığı gol jeneriklere geçecek güzellikteydi. Yahu milli maçı seyrederken bile aklıma F.Bahçe'de yapılan yanlışlar geliyor. Aragones, F.Bahçe'de Semih ile Güiza'yı kullanamazken, Fatih Terim Milli Takım'da Gökhan ve Semih'i çift forvet oynatıp, meyvesini de topluyor. Şu bir gerçek ki Aurelio'suz olması mümkün değil. Bu adamın alternatifini hâlâ bulamadık. F.Bahçe de bulamadı Fatih Terim de. Ama öyle yürekten oynuyor ki artık bu çocuğa Aurelio değil, herkesin Mehmet demesi lazım. Bir hoşuma giden olay da kaptanlık bandını takan Tuncay'ın bu banda layık şekilde özverili oynaması. Çünkü dün akşam özellikle ilk 45 dakika güzel doneler aldım. Zaten benim için önemli olan maçın skoru falan değil, İspanya'da ne yapabilirizin yanıtını aramak. Bu yüzden Terim'e diyorum ki yapılan güzelliklere alkış tutalım ama ikinci 45'te savunmadaki arızaların tamiri yoluna da gidelim. İspanya'da bu arızaların telafisi mümkün olmaz. Dün akşam olmadığı gibi! Aman dikkat.