Bu aralar spor sayfalarının manşetlerini F.Bahçeli futbolcuların transfer haberleri süslüyor. Gündemi, Lugano, Deivid, Semih ve Volkan Demirel'in kimler tarafından istendiği meşgul ediyor. Bu kulüplerin hepsi de İngiltere, İspanya ve İtalya'nın iyi takımları. Bundan önce de Tuncay İngiltere'ye, Aurelio İspanya'ya gitti. Hep söylüyorum: Gitmek isteyeni tutmak mümkün değil. İşte en güzel örnek Aurelio. "F.Bahçe bana Betis'ten daha fazla para teklif etti ama ben İspanya'yı tercih ettim" diyor Aurelio. Ama şimdi pişmanmış, geri dönmek istiyormuş. (Bkz. dünkü FOTOMAÇ). Seni sen yapan kulübüne 5 kuruş para kazandırmadan git, kulübünün alacağı parayı da menajerine kazandır, sonra da "Geri geleyim" de, ne güzel değil mi! F.Bahçe de enayiydi. Dalga geçer gibi bedavaya gönderdiği Aurelio için Betis'e milyonlarca euro verecek. O yüzden geçiniz. Aslında derdim bardağın hep boş tarafını görenlere bir mesaj daha verebilmek. Bardağın boşu nedir? "Bu futbolcuları nasıl elde tutamazsınız." Peki dolusu nedir? Onlara göre işi bilmeyen F.Bahçe, transferde nasıl oluyor da Avrupa'nın peşinde koştuğu futbolcular alıyor. Demek ki işi biliyorlarmış. Ne dersiniz!
***
Bu akşam G.Antep ile oynanacak. Söyleyecek bir şey yok. Bundan sonra artık her maç final havasında. Çok önemli ve zor deplasmanlar var. Onun için Kadıköy'de asla puan kaybedilmemeli. Sürekli yazmaktan ben, okumaktan da herhalde siz sıkılmışsınızdır. Bakalım bugün Aragones ne yapacak. Elbette Semih ve Güiza'dan bahsediyorum. Yan yana gelmeleri için (Ama Semih orta saha olarak değil) sistem değişikliğine gitmek gerekecek. Yapılır mı bilemiyorum. Biraz zor gibi ama göreceğiz. Doğrusu ben de merak ediyorum. Hani o "Efsane futbolcular tesislerin kapısından bile geçemiyor" dedikleri tesislerde o efsanelerle hemen hemen birlikteyiz. (Kim gelmiyorsa doğrusu merak ediyorum). Ve genellikle aynı fikirdeyiz. Artık İspanya ve Türkiye gol krallarını yan yana görmek istiyoruz.