Tarih tekerrürlerden ibarettir" derler. Elbette doğruluk payı vardır bu sözün ama olaylar bazen de farklı "kılıklarda" tekerrür eder. Bundan iki hafta önce, yine kırmızı kart görüp sahada 10 kişi kaldığımız ve hatta bir de kendi kalemize gol attığımız Ankara karşılaşması için "Kötü esprileriyle asap bozan bir komedi filmi gibiydi" yorumunu yapmıştım. Bu kez de, pazar akşamı oynanan Galatasaray-Beşiktaş karşılaşması için "tragedya" demek istiyorum.
***
Hani güzel çocuklarımız için "Allah çirkin şansı versin" denir ya, futbolda da bazen, özellikle Beşiktaşımız söz konusu olduğunda "Allah kötü oynayan takım şansı versin!" demek geliyor içimden. Yanlış anlaşılmasın, tabii ki Galatasaray çok kötü değildi ama biz de kötü bir performans sergilemedik doğrusu. Saldırdık, güzel hareketler yaptık, pozisyonlar yakaladık ama her zamanki gibi, yine çoğalmakta ve golü bulmakta zorlandık.
***
Futbolda şans faktörünün rolü büyük. Galatasaray- Beşiktaş karşılaşması bunu bir kez daha kanıtladı. Gelelim mağlubiyetin ardındaki diğer faktörlere... Hiç şüphe yok ki, hakemlerimiz Türkiye liglerindeki başka hiçbir büyük takıma kırmızı kart çıkarmak ve penaltı vermek konusunda bu denli cömert değillerdir. Nitekim, UEFA gözetimindeki Cüneyt Çakır da bu gerçeğin en güzel örneklerinden birini sergiledi pazar akşamı.
***
Mağlubiyetin ardındaki faktörleri sıralıyorduk... Geleneksel Beşiktaş şanssızlığı ve geleneksel hakem adaletsizliğine bir de "henüz oturmamış sistem" ve Galatasaray'ın yüksek kalitede birkaç oyuncusu eklenince maç 4-2 bitti. Oysa kısa süre önce kaybedilen Fenerbahçe karşılaşmasından sonra, yeni bir derbi Beşiktaş'ın gurur meselesi olmalıydı. Oyuncularımız belki ilk başta böyle bir konsantrasyonla sahaya çıktılar ama hakemin taraflı yönetimi ve golü bulmaktaki çaresizliğimiz mağlubiyeti kaçınılmaz kıldı.
***
Ben, ilk yarı sonu itibarıyla Beşiktaşımızın hayrı için, ikinci yarıya kadar şu iki konunun çözümlenmesini, açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum: "Ne olacak bu hakemlerin hali?" ve "Beşiktaş nasıl gol atar?" "