5-2'lik Beşiktaş-Kocaeli karşılaşmasını İnönü Stadı'nda izledim. Zamanında Liverpoollu Gerrard'ın "Biz taraftara mağlup olduk" sözleriyle övdüğü Çarşı'nın içinden, kapalı tribünün ortasından, Alen'in kürsüsünün iki adım yanından...
***
Öncelikle, bir karşılaşmayı kendi sahasında, daha ilk dakikalarda kalesinde gördüğü 2 golün ardından farklı galibiyete çeviren takımımızın inancını ve mücadelesini tebrik etmek gerek. İnsanların, ülkelerin ve hatta semtlerin olduğu gibi, futbol takımlarının da bir kaderi var. "Karakterin, kaderindir" derler ya hani, tarihiyle ve taraftarıyla mağdurların, ezilmişlerin, zorluklarla mücadele edenlerin takımı olmuş Beşiktaş. Başarılarını hep inadına mücadelelerle, hüzün öykülerinin içinden çıkararak elde etmiş bir takım. O yüzden, karşılaştığımız zor anları yabancılamıyor, her defasında o anların üstüne gidecek gücü kendimizde buluyoruz. Yediğimiz 2 golü gerçekten başka türlü anlamlandıramıyor, 90 dakikanın içinde futbol adına bir yere koyamıyorum.
***
Çarşı ile Kocaeli taraftarı maçtan önce buluşup anlaşmışlardı; karşılaşma centilmenlik havası içinde, coşkulu bir atmosferde geçti. Nobre, Holosko, Delgado, Bobo'nun golleri güzeldi; taraftarla aralarındaki iletişim görülmeye değerdi. Tello'nun şık hareketleri, Zapotocny'nin savunmadaki tartışmasız başarısı da Çarşı tarafından karşılıksız bırakılmadı. O Çarşı ki toplumsal duyarlılığını gösterip Hüseyin Üzmez'i kınamayı da; forzabesiktas. com'da Eskişehir maçı için başlatılan bayrak organizasyonuna sessiz sedasız "1903" YTL katkıda bulunan Baki Mercimek'e vefasını göstermeyi de unutmadı. O Çarşı taraftarı ki, rahatsızlanan bir arkadaşları dışarı çıkarılırken, pozisyon takibini bırakıp, "Üstünüzde para var mı?" telaşıyla ardından gitmeyi bildi.
***
Karşılaşmanın bitiş düdüğüyle beraber futbolcularımız Çarşı'yı, Çarşı da Beşiktaş'ı ayakta alkışladı. Alen sahaya indi, şampiyonluk yemini edildi ve ben içimden meşhur tezahüratı okuyarak, ama bu kez tersinden okuyarak İnönü'den ayrıldım: "İşte şampiyon, işte taraftar!"