Sanırım her 2 takıma da çeyrek finale çıkmak için bir puan yetiyor, bu nedenle kimse hücum yapmıyor, al gülüm ver gülüm oynuyor." Dışarıdan bakıp bir lig müsabakası olduğunu bilmeyen birinin bu maç hakkında düşüneceği tek şey buydu ilk 45 dakika için. Artık "İyi bir Anadolu takımı" taktiği ile oynayacağını haftalardan beri yazdığım F.Bahçe'de hücuma hiç çıkmayan 2 ön libero ve 4 savunmacı beraberce, tam 6 kişi "haklı olarak!" Denizli'nin dünyaca ünlü ve Premier Lig'de bir sezonda 40 gol attığı için çok korkulan santrforu İvan'ı savunuyordu! Volkan, Fatih'in topunu çıkarmasa ilk yarıda maç yapıldığının bile farkında olamayacaktı çoğu kişi. Bir ara F.Bahçe'nin pas yüzdesini yüzde 87 olarak yazdı Lig TV. Pasların yüzde 85'ini kendi sahanda ve risk almadan yaparsan yüzde 100 de olurdu elbet.
Semih'i izle Güiza Sonra birden Aragones'in aklına bu takımın 'büyük' olduğu ve gol atması gerektiği geldi ve Emre ile Deivid oyuna girdi. Emre de sol ayağının aslında neye yaradığını hatırlayınca, ceza alanında iş üretemeyen ve bu yapıyla da asla üretemeyecek olan F.Bahçe, ceza alanı dışından işini görüyordu. Aynısından bir tane de Deivid atıyor ama şutu 40 metreden sallayınca, yardımcıyı da çizgiden uzakta tuttuğu ve sanırım hakemimizde 'Tavuk Karası' durumları olduğu için buz gibi gol güme gidiyordu. Ne zaman "bel kıran bir çalım" atarak adam geçip, gol atacağını merakla beklediğim Güiza, bu takımın geçen sene aynı pozisyonda yine tek oynayan Semih ile gol bulduğu maçların kasetlerini izlemeli diye düşünüyordum. Kiev'de de bu şansın yanında olsun Fener. Porto'nun yanında idi ve kazanmıştı çünkü.