Sahaya çıkan kadrolarda, Denizli, "Ben iki ön libero ile önce savunmamı sağlama alayım" derken, Aragones "Tek ön libero Selçuk ile kazanmayı daha çok düşünüyorum" diyordu. Teorik olarak bu yapı Beşiktaş'ı kontratak takımı yapacaktı. Nitekim Tello'nun yokluğunda yaratıcı oyuncu eksikliği olan Kartal, bunu iki kanattaki Ekrem ve Serdar'ın içeri katetmeleri ile çözmeye çalışıyordu. Ama bu yapı Fenerbahçe'nin Güiza'ya atmak istediği savunma arkası toplarına engel olamıyor ve Güiza'nın kaçırdığı gol sonrası gelen korner Selçuk'a "Büyüklere özel korner tarifesi"ni devam ettiriyordu.
Tempoyu düşürdü Gol sonrası kalesinde duran top tehlikesi yaşayan Fenerbahçe'de Alex sahanın ortasında arkadaşlarına elleriyle "Yavaş oynayın" işareti yapıyordu. Bu hareket tempolu oynanırsa avantaj yakalayacak takım olan Beşiktaş'a karşı çok akıllıcaydı. Nitekim Beşiktaş'ın oyunu hızlandırdığı pozisyonda 3 pasta ve 5 saniyede gol geliyordu. Mallorca'da gollerinin yüzde yetmişini savunma arkadasına kaçarak atan Güiza çok iyi bildiği işi yapınca Kazım ve Uğur'un 30 dakika tek orta bile yapmadan geçirdikleri oyunda Fenerbahçe öne geçiyordu. 3 pozisyonda 2 gol bulan Fenerbahçe "İşini bilmek" ne demek öğretiyordu.
Cisse'nin iyiliği Buna rağmen sürekli savunma çıkışı top kaybı yapan Kanarya baskı yiyor, Güiza'nın gol kaçırarak Fenerbahçe'ye yapamadığı iyiliği gereksiz pozisyonda kendini attırarak Cisse yapıyordu. İkinci yarıda Porto yorgunluğu nedeniyle sıkıntı yaşayacak Fenerbahçe'de 10 kişilik rakibe karşı Alex'i çıkarıp Josico'yu almak "korkak bir tavır" idi. "Üstüme gel Beşiktaş" davetiydi. Ve tüm bu hataları yine Dede yapıyordu. Nobre, Gökhan ve Selçuk tat veriyor, Ekrem tehdit ediyor, Delgado maçın hakkını veremiyordu. Alex'ten sonra Deivid'i de alarak "Brezilyalılara mesaj vermeye" çalışan Dede'ye rağmen yüksek mücadele gücüyle Fenerbahçeli oyuncular bu maçı kazanıyor ama ne zaman ne yapacağı belli olmayan takım özellliğini devam ettiriyorlardı. Bu nedenle bu takıma oynamak 'Rus ruleti' oynamaya benziyor.