PFDK, Galatasaray'a Trabzonspor maçında seyircisinin yaptığı kötü ve çirkin tezahürat nedeniyle 80 bin YTL, merdiven boşluğu bırakılmadığı için 10 bin YTL para cezası kesti. Sarı-kırmızılı taraftarın bu sezon boşu yok maşallah! Küfürden ya da merdivenden yani "kaçak seyirci"den sürekli ceza alıyor kulüp ama nedense tedbirini bir türlü almıyor, belki de alamıyor! Öyle değildir de, velev ki yönetim, kapalıdaki ultrAslan'ın gücüne teslim olmuş. Peki Ali Sami Yen Stadı'nın kalbi olan kapalı, taşıdığı sorumluluğun ve ünün hakkını verebiliyor mu? Bence hayır. Ali Sami Yen Stadı'ndeki son maç Olympiakos'laydı. Gerçekten coşkulu, dört dörtlük bir seyirci vardı statta. Rövanşına gitmeyeceği tek maçlık rakibi "Yunan"a son derece centilmence yaklaştı. Futbolcular için bestelenen özel tezahüratlar ünlü oyuncuları bile fazlasıyla onore edecek kadar etkileyiciydi. Hiç susmadan sahanın içinde kaldı vs. Ama bütün bunlara rağmen bir şey eksikti. Birlikberaberlik. Kapalı, yani ultrAslan "takım oyunu" oynamıyordu. Hadi numaralı neyse de, iki açık tribünü yok sayması enteresandı. Genelde üniversiteli ve liseli ultrAslan yapılanmasının olduğu Eski Açık sonunda dayanamadı, 65. dakika sazı eline aldı. Önce diğer Açık'a, sonra Kapalı'ya, sonra Numaralı'ya tezahürat yaptırdı. Müthişti. Sonra da tüm stadı yönlendirerek nefis şovunu tamamladı. Oysa Kapalı Tribün, Ali Sami Yen Stadı'nın orkestra şefidir. Kalbidir. Ve o kalp son dönemlerde sadece kendi için atıyor. Ali Sami Yen Stadı'nı dünyaca ünlü hale getiren tezahürat 80'lerde orada doğmuştu. Dört ayrı tribünün peşisıra söylediği, aralarında "Seni sevmeyen ölsün" dahil birçok tezahürat, bu ünü getirmişti stada ve seyirciye. Rahmetli Alpaslan Dikmen'le yıllar önce söyleşiyorduk, "Eski Açık'a gidiyorum artık" demişti. "Neden?" demiştim, "Neden Kapalı değil, evin değil?" Gülmüştü, "Orası eskisi gibi değil. Ne sen sor, ne ben anlatayım" demişti. Galiba gerçekten de Kapalı, eski Kapalı değil...