Yabancı teknik direktörlerin çoğunda, oyuncuları basının önüne atmak gibi "kötü" bir alışkanlık var. Aragones, "Bu kadroyla petrol bulacak değilim" derken, Skibbe de Bursaspor karşısında alınan yenilgiyi Servet'e mal etti. Daum da böyleydi, Toshack da Feldkamp da... Teknik direktörlerin, oyuncularını eleştirmesi her zaman bana komik gelmiştir. Hakemin verdiği hatalı bir karar sonrası, "Ben çalmadım, düdük çaldı" demesi gibi bir şey bu. Oyuncuyu beğenmiyorsan, oynatmazsın. Hadi sahaya sürdün, çıkarırsın. Servet'i kötü oynarken çıkarmamak, oyunda tutmak; ya bir basiretsizlik örneğidir ya da oyuncuyu rezil etmek için yapılan bir kumpastan ibarettir. Galatasaray, Bursaspor karşısında tel tel dökülüyor, orta saha çökmüş, Ayhan, Yusuf'u "milli" yapıyor, Skibbe hâlâ saha kenarından seyrediyor. Galatasaray'ın hücum organizasyonlarında ciddi sıkıntılar var. Çift santrfordan biri, 81 dakika "cansız manken" gibi penaltı noktasını Baros'a kaptırmama nöbetini tutuyor, Skibbe Nonda'nın yokluğunu bile fark edemiyor. Skibbe'ye süre vermek gerekir. Ama bu süre de süresiz değildir. Oyuncun seninle, sen oyuncunla basın yoluyla savaşırsan, takım olarak yol alman mümkün olmaz. Antalya maçında, 1-1'lik skora rağmen Skibbe'de ve mantalitesindeki değişiklikte ışık görmüştüm. Ama galiba o ışık, yıldızların bireysel başarılarının parıltısıymış. Skibbe elindeki malzemeyle iyi yemek yapma ustalığında değilmiş. Arada bir yenen yemeği meğer saha içindeki yamaklar yapmış. Alman teknik adamın sanırım kredisi Bursa'da bitti. Trabzonspor maçı da "Sırat Köprüsü" olacak...