G.Saray'ın en büyük transferi Hasan Şaş Galatasaray'ın dün sona eren Almanya kampına ve oynanan hazırlık karşılaşmalarına bakınca, bir hafta bile sürmeyen bu seyahatin sarı-kırmızılılara yorgunluktan başka bir şey kazandırmadığı görüldü. Galatasaray gerek Hoffenheim, gerekse 1860 Münih maçlarında sergilediği futbolla, Steaua Bükreş sınavı öncesi moralden çok kaygı verdi. Çünkü kötü oynamak bir yana, Galatasaray'ın bir oyun şablonu yoktu ortada. Teknik direktör Skibbe, sistemi önemsemeden elindeki her oyuncuyu görmek istedi. Tabii vasat görüntüde başlıca neden, as oyuncuların sakatlıkları nedeniyle İstanbul'da bırakılmasıydı. Sakatların arasından eklenecek her isim takımın rengini değiştirecektir şüphesiz. Skibbe'nin oynanan futbolu ve alınan sonuçları umursamayarak, "Doğru yoldayız" demeci de "Benim asıl kadrom bu değil ki"nin başka bir ifadesi aslında. Servet'i, Lincoln'ü, Kewell'ı, Linderoth'u, Uğur'u, Emre Güngör'ü götürmeyince gençler için fırsat doğdu aslında. Ama bu fırsatı değerlendirip ön plana çıkan bir isme de raslanmadı. Tabii Hasan Şaş dışında. Geçen yılki bitip tükenmeyen sakatlıklardan sonra Hasan, Galatasaray'a yeni gelmiş bir genç kadar istekli ve enerjikti. Eskisi gibi topu ayağında ezmedi, hemen oyuna soktu, rakip savunmanın arkasına adrese teslim toplar indirdi, kısacası ustalık döneminin ürünlerini sakınmadan sergiledi. Galatasaray'ın Almanya'da kazandığı tek değer Hasan oldu bence. Lucescu, şampiyon olduğu sene tek yıldızı Hasan'ı Hasan yapmıştı ama o sene Hasan'ın geleceğini de tüketmişti. Lucescu'nun 1-0'a oynayan vasat kadrosunda Hasan'ın görevi topu mümkün olduğunca ayakta tutmak, zamana oynamaktı. Hasan bu çok sevdiği ama günümüz futbolunda yeri olmayan bu kötü alışkanlığından sonunda kurtulmuş gibi. Umarız bu sezon Hasan için, iyi başlayıp devamı gelmeyen diğer sezonlarından farklı olur...