Acaba Beşiktaş, Ankara deplasmanında ilk yarım saatte sergilediği performansı bundan sonraki maçlarda tekrarlayabilecek mi? Sistem oturacak mı? Delgado bu kadar koşmaya devam edebilir mi? Tello hep aynı heyecanla oynayacak mı? Sorular... Sorular... Sorular... Aslında Denizli'yi iyi tanıyanlar için bu sorunun bir tek cevabı var, o da şu: Mustafa hoca, futbolcuların kafalarında devrim yapmayı başarırsa Beşiktaş'ı kimse tutamaz. Bu satırların yazarı da, böyle düşünenlerden. Beşiktaş 2003-2004 sezonunda kıtır kıtır doğranınca hem camia, hem de takım büyük özgüven kaybetti. Kolu, kanadı kırıldı. O takımda bulunan tüm futbolcular gitmiş olsa da, Ümraniye'nin çimlerine, İnönü'nün soyunma odalarına sindi o futbol katliamının korkusu. Her hafta hakemler tarafından ezilmek, atılan gollerin sayılmaması, en bariz penaltıların verilmemesi, en uyduruk penaltıların rakipler lehine çalınması paramparça etti Kartal'ı. Sahaya gol yeme korkusuyla çıkan, öne geçse bile "Bu maçı da kaybedeceğiz" tedirginliğini üzerinden atamayan siyahbeyazlı takımdan bu izleri tamamen silebilmek için çok ciddi bir zihinsel devrime ihtiyaç var. Mustafa Denizli'nin en büyük hedefi de budur sanırım. Takım son derece yetenekli oyunculardan kurulu, üstelik uyum problemi de yok. Geriye kalan tek şey bu oyunculara özgüven vermek. Yıllarca kaybetme korkularıyla sahaya çıkan futbolcuları, "Bizi kimse yenemez!" havasında oynatabilmek. İşte bütün mesele bu. Ne oyuncu tercihleri, ne de sistem Beşiktaş'ın birinci sorunu değildir. En büyük şans Mustafa hocanın bu konunun farkında olması ve böyle sorunlarla baş etmeyi iyi bilmesidir. O nedenle, Beşiktaş'ta ilk birkaç haftada hep farklı sistemler görmeye hazır olalım. "Özgüven dediğimiz hazineyi" en kısa sürede geri getirmek için seri galibiyetlerin şart olduğunu bile Denizli, ilk etapta kazanmaya giden en kısa yolları deneyecek ve geri kalan her şeyi ikinci plana itecektir. Bunda yadırganacak bir şey de yoktur!