Sabri'nin o tonton annesi maçın başında başladı dua etmeye. Amacı oğlunu kazadan nazardan korumak. Eee Sabri koştu, didindi ama ilk gol girişimi uzak menzilli bazukası maçın son dakikalarından birinde geldi. Anne o ana kadar hatim indirmiştir herhalde. Senin o temiz kalbine, Sabri'nin ayaklarına sağlık. Trabzon dişli takım, ısıran bir ekip. Kuzey rüzgarı, lig lideri. Ama Galatasaray şampiyonluğun en büyük adayı. Son cümlenin ne anlama geldiğini kavramış Skibbe, Cimbom'u işi erken bitirmek üzerine kurulu bir anlayışla sahaya sürmüş. Ayhan ve Hakan'a iki kat daha fazla koşun, Arda'ya da topla çok iyi oyna demiş. Alnından öpüyoruz Alman'ın. İleride boş alanlara topu erken taşıyacak bir Galatasaray yani golü erken bulacak bir Galatasaray bu maçı alıp götürecekti işte. Son dakikaya kadar kora kor mücadele anlayışıyla oynayan Trabzonspor karşısında ancak böyle koparılabilirdi bu maç. Nitekim bu taktik anlayış tuttu bordo-mavililer karşısında. Ustalar istediğinde neler oluyor bir kez daha gördük.
Türk futbolunun gerçeği Kewell, olmadı Baros hadi o da olmadı bu sefer Arda giriyor devreye. Ekip ruhu, takım olma anlayışının göstergesi bu işte. Yedeklerin bile hazır olduğu bir müsabaka sürecini nasıl algıladığı önemliydi Galatasaray'ın. Maçlar başlar ve biter. Puan ya da puanlar alabilirsiniz, lig uzun bir maratondur. Ama demem o ki hatlar arasındaki bağlantı kopmayacak. Geride dik duran oyuncular için orta sahanız takır takır çalışacak. Sakat ya da cezalı oyuncularınız olabilir, eksik kalabilirsiniz. Sorun bunu çözecek anlayışa sahi olup olmamanızdadır işte. Bu Galatasaray ve Türk futbolunun gerçeğidir ve bilinmeli ki bu gerçek bizim en değerli hazinemizdir. Hakem mi? Onun üzerine gitmek yerine raki defans üzerine gitmek. İşte en hayırlısı bu. Maçın son dakikasında annemizin dualarını duyar gibi yaradana sığınıp o topa ilk dakikanın gücüyle vurabilmek. İşte o maç alınır, işte o yol yürünür. Ki o şampiyonluk ipidir, göğüslenir. O son dakikadaki isteğin azmiyle...