1) Dünyadaki ligler içinde, ev sahibi takımların kazanma oranının en yüksek olduğu lig % 68 ile Bosna ligidir. Yani Bosna takımları sahalarında aslan kesilirler. Sadece Dzeko gibi 1.92'lik bir adamın pozisyonun başından itibaren nasıl bomboş bırakıldığını anlamadım. Ne Servet ne de İbrahim onun sorumluluğunu almamışlardı. 2) 17 yaşındaki oyuncuları kazanmak elbette önemli. Ama Batuhan'ın varlığı, tüm takımı ceza sahasına yüksek top atmaya, argo tabiri ile şişirmeye yöneltince, Hakan Şükür'süz dönemde uzun süredir oynamadığımız ve de pratiğimizin pek olmadığı bir oyun sistemine yöneldik. 3) Batuhan'ın çok üzüldüğüm sakatlığı, bizi gerçek anatomik oyun yapımıza döndürdü. Nuri ile kısaldık, çabuklaştık. Türk futbolunun G.Saray ile 2000 ve Milli Takım ile 2002'de yakaladığı başarılardaki ana faktör devreye girdi.
Hep böyle oynayalım Takım kısa ve çabuk olunca piranhalar gibi oynamaya, her yere basmaya, bindirmeye, aralara kaçmaya, top çalmaya başladı. Rakibin sinirlerini yıpratan bu tarz, bizim hep oynamamız gereken yapı idi. 4) 3 golün 3'ü de duran toptan idi. Bu da dünyada her 4 golün, 1 tanesinin duran toptan olduğu düşünülürse, standart üstü bir karşılaşma izlediğimizi gösteriyordu. 5) Sabri maçın en iyi adamı idi. Servet yine çok sağlamdı. Kazım istekli günlerine, hem de sorumlu davranarak döndü. Mevlüt ise Papen-Gerd Müller karışımı bir golcü olduğunu gösterdi. Fatih hoca doğru hamleler yaptı. Böyle bir maçta bile sahaya şişe atan zeka özürlüye şaşırırken 3 puanı aldık ve sevindik.