Kewell arandı Dün akşam Galatasaray'dan herkes hücum yönü zengin bir futbol bekledi ancak sahaya çıkan 11'de orta saha oyuncularının çoğunun defansif olması, özellikle ilk yarıda bu beklentilere cevap veremedi. Kewell'ın olmayışı da bunda etkili faktördü. Sonuçta ilk maçta alınan avantajlı bir skor vardı ve bunun rahatlığıyla oynadılar. Pazar günü oynayacakları Bursa maçını da düşündüler. Bunları göz önünde bulundurduğumuzda oyunu rölantide götürmelerini de normal karşılayabiliriz.
Penaltı ucuzdu Arda Turan'ın maçın başında sakatlanması sarı-kırmızılı takım için büyük bir şansızlıktı. İlk yarı boyunca fazla baskı kuramayan Galatasaray, Cassio Lincoln'ün düşürülmesi ile bir penaltı kazandı ki bana göre verilmeyebilirdi, bu penaltı atışını Baros ile gole çevirip öne geçtiler. Bu gol Cimbom'a daha da rahatlık verdi. Bellinzona'nın üstüne doğru dürüst gitmediler. Baros da forvette yalnızları oynayınca ilk yarı 1-0 sonuçlandı. İkinci yarı da aynı görüntü ile başladı. Bellinzona bu yarının başında kazandığı penaltıyı gole çevirince biraz ümitlenir gibi oldu. Bu sezon dikkatimi çeken bir şey var; çift ön libero oynamak Galatasaray'a yaramıyor. Hücum zenginliğini kaybediyorlar. Zaten her maçta öyle de oynasan, böyle de oynasan gol yiyorsun. Ama tek ön libero oynadığın maçlarda hücum zenginliğin de çok olunca, hem göze hoş gelen bir futbol ortaya koyuyorsun, hem de goller atıyorsun. Onun için korkunun ecele faydası yok.
Islıkları susturdu Bükreş karşısındaki korkak futbolun cezasını Devler Ligi'nden elenerek ödemişti sarı-kırmızılılar. Galatasaray taraftarı da hücum futboluna alıştı artık. İkinci yarının sonlarında takımları devamlı geriye pas yapınca hemen ıslıkladılar. Bu ıslıktan sonra da genç Yaser'in galibiyet golü geldi. Her maça değil ama özellikle evinde oynadığın karşılaşmalarda tek ön libero ile oynadığın zaman en az 3 gol atarsın. Görüntü bu. Umarım benim gördüklerimi teknik direktör Michael Skibbe de görür. Biraz cesaretle bu takımı hücum zenginliği olan bir sistemle oynatır.