Klasik forvetler Bu hafta üzücü geçti. Kazım ağabeyin vefatının arkasından Alpaslan'ı da kaybetmemiz bizleri bir hayli üzdü. Gerçekten her ikisi de çok sevdiğim değerli insanlardı. Ruhları şad olsun. Maça gelince... "Artık Skibbe'yi eleştirmeyeyim, biraz zamana bırakayım" diye düşünüyorum ama Alman hoca "Yok ben hata yapayım, siz de eleştirin" diyor adeta. Tamam, 2 forvetin sakat, tek forvetle oynayacaksın ama kendi evinde ne gerek var ön liberoda hem Ayhan'a hem de Mehmet Güven'e.. Bana göre Ayhan yeterli. İlk yarıda yenen gole bak, amatör takımlar yemiyor bu tip golleri, rakip korner atıyor, ceza yayının üzerindeki Erhan bomboş vuruyor gol. Bu golde kaleci ve defans hariç herkes suçlu. Özellikle kulübede 3 hoca oturuyor, seyirci gibi maç seyrediyorlar.. Biri çıkıp "Erhan boş, önünü kapatın" demiyor. Sahada futbolcu göremiyor, siz nasıl görüp uyarmıyorsunuz?
Milan Baros tartışılmaz İlk yarıda akıllardan silinmeyecek tek güzellik Baros'un attığı harika goldü. Çek futbolcu, her yönü ile golcü, bu tartışılmaz sanırım. Bu yarıda çoğu zaman rakip yarı alanında yalnız kalmasına rağmen etkinliğini yitirmedi. İkinci yarı Mehmet, soyadının hakkını veremeyince haklı olarak hoca onu Volkan Yaman ile değiştirdi. Onun çıkması doğruydu da, giren de doğru mu yanlış mı diye basın tribününde tartışırken Lincoln 2.golü attı. Bizim de konu değişti. Brezilyalı futbolcu, bu golden sonrada Baros'a öyle bir asist yaptı ki "İşte Lincoln bu" dedirtti herkese. Baros da bu asiste gerekeni yaptı ve farkı ikiye çıkaran golü attı.. Golden sonra Konya defansı da iyice çözüldü. Klasik yabancı golcüler de görevlerine bu maçta da devam ettiler, Kewell'la 4.golü atıp farkı üçe çıkardılar. İşin gerçeği Galatasaray yavaş, yavaş takım oluyor hem de fırtına gibi bir takım. Skibbe'nin yöneticilere dediği gibi 15 ekimden sonra bu takım tutulmaz. Yeter ki Alman hoca az hata yapsın. Özellikle sakat futbolcularında takıma dönmesi ile sarı-kırmızılı taraftarlar futbol adına sahada çok iyi bir Galatasaray izlerler diye düşünüyorum.