Göz boyamasın - G.Saray'ın bol gol atmasıyla futbol olarak tatmin etmesi ayrı şeyler. 4'er gol atması belli bir futbolun karşılığı değil. Denk gelirse atıyor - Maçın kırılma noktası Lincoln'ün attığı gol. Bu golde büyük şüpheler olunca Konya galibiyetinin gözleri boyamaması gerekiyor... - G.Saray'ın savunması büyük açıklar veriyor. Kalecisi de iyi değil. Orta sahada hiç istikrar yok. Kimin nerede oynadığı belli değil
Galatasaray, son 3 maçta 4 gol attı. Geçen sezon takımı yerli oyuncular taşıyordu bu sene yabancı oyuncular sahnede. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Önceki senelerde Galatasaray'ın forvetinde Hakan, Ümit, Necati ve Hasan Kabze oynuyordu.
Bu neticesinde golleri yerliler atmak zorundaydı zaten... Bu sene Galatasaray'ın forvetinde yerli yok. Hakan'ı, Necati'yi, Hasan'ı gönderdiler, Ümit sakat; alınanlar da yabancı olunca golleri yabancılar atacak. Bunu herhangi bir düşünceye bağlamak olası değil. Tamamen transferlerle ilgili, golcülerle ilgili bir durum. Galatasaray'ın bol gol atmasıyla, Galatasaray'ın futbol olarak tatmin etmesi ayrı şeyler. Kim ne derse desin, basınımız dahil, skorculuktan kurtulamıyoruz. Seyirci de tribüne gol için gidiyor. Gazeteler de her şeylerini gole bağlıyorlar. Gazetelerin verdikleri notlara bak; 90 dakika dökül, son dakikada gol attıysan sen takımın en iyisisin!.. Böyle bir not verme sistemimiz var. Şimdi 4'er 4'er gol atan Galatasaray'ın aslında 5. haftada ligin lideri olması lazım. Ama değil. Kendi sahasında Antalyaspor'u yenememiş Galatasaray. Neden yenemiyor ya da neden 4 gol atıyor? Bu belli bir futbolun karşılığı değil. Denk geldi mi 4 atıyorsun, denk gelmeyince hiç atamıyorsun. Öyle bir takım yaparsın ki ancak denk gelirse o takım puan kaybeder. Rakip takım için her şey denk gelirse, 3 topun direkten döner, hakem yanlış kararlar verir, falan filan... Şöyle düşünüyorum mesela Galatasaray'ın Ali Sami Yen'de 4 gol attığı maçı, rahatlıkla 4 gol yiyen Konya da kazanabilirdi. Maçın kırılma noktası açık seçik, Galatasaray'ın attığı 2. gol. Lincoln'ün attığı bu golde tartışılmalı 3 pozisyon var. 1- Sağdan gelen ortada Milan Baros ofsayt. Dikkatle izledim o pozisyonu orada ofsayt yok. Topa vurduğunda önde rakibinden ama orta yapılırken geride... O pozisyonda ofsayt yok, 2- Topu rakibinden söküp kafasını vurduğu anda rakibine faul yaptığı çok açık. Faulle alıyor. Orada bir nizami şarj olayı yok. Kolla itiyor rakibini. Omuz omuza itişme, ölçülü ve dengeli vurma kaydıyla nizami şarjdır. Kitapta aynen böyle yazıyor. Ama Milan Baros omzuyla dengesini bozmuyor rakibinin koluyla rakibinin dengesini bozuyor. Kolunu kullanırsa bu faul. 3- Milan Baros topu havalandırdığı zaman Lincoln ofsayt. Tartışmalı 3 pozisyondan ikisinde Konya haklı.
İŞARET ALAMADIM Baros'un ilk golü için de ofsayt iddiaları var. O ayrı. Olmuş bitmiş. O konuda emin değilim. Bir de 4. dakikada Galatasaray golü atsa ne olur, atmasa ne olur. O bir şeyi değiştirmez. Bu ikinci yarıya gelmişsin ve Galatasaray bu süre içinde etkili olamamış ama neticede Konya'ya göre oyuncu imkânları fevkalade güçlü bir takım ve İstanbul'da kendi seyircisi önünde oynuyor. Böyle bir ortamda Konya'nın mücadelesi oyunun gidişiyle de orantılı. Sen birden bire bütün bu mücadele içinde golü yersen çok şey değişiyor. Bir defa direncin kırılıyor. Artık direnmemen, hücumu düşünmen gerekiyor. Mağlup durumdasın. Kime karşı hücumu düşünmen gerekiyor; Türkiye'nin en iyi hücum eden takımına karşı. Türkiye'nin en iyi hücum eden adamlarına sahip olan takıma karşı. Sadece forvetleri değil, orta saha elemanları da golcü olan... Hele Hakan Balta'nın da orta sahaya geçtiğini düşünürsen ve onun uzaktan attığı şutların ne kadar tehlikeli olduğunu düşünürsen; bu takıma karşı sen 2-1 yeniksin ve savunma güvenliğinden vazgeçip, beraberlik peşinde koştuğunda o maç orada kopar. Lincoln'ün golü kırılma noktası. O kırılma noktasındaki golde büyük şüpheler olunca bu galibiyetin gözleri boyamaması gerekiyor. Ha 3 puandır, 4 gol de güzel bir averajdır, iyidir. Ama Galatasaray eğer toparlanacaksa, toparlanma sürecinde talihli maçlardan biridir bu. Geçen dörtlük maç gibi. Yani 'Bu takım daha oturmadan böyle maçlarını kazanıyor, oturursa çok daha iyi olur.' Tamam. Bu güzel bir düşünce. Ama oturursa. Oturacak mı? Onun daha işaretlerini almış değilim. İki sebepten değilim: Birincisi; savunması çok büyük açıklar veriyor. Galatasaray savunması güvenilir bir savunma değil. Her takım Galatasaray'a gol atabilir. Atıyor da... İsviçre'nin sonuncusu da atıyor, Türkiye'nin sonuncusu da atıyor. Gelen atıyor, giden atıyor. Ayrıca daha fazla da gol yiyebilirlerdi. Kaleci de kurtarmıyor. Galatasaray'ın güvenilir kalecisi de yok. De Sanctis'i ben güvenilir bir kaleci olarak görmüyorum. Her türlü golü yiyebilir.
Üç kaleci arasında kimi tercih ederdiniz? Ben Aykut'u oynatmaya devam ederim. Aykut'u kaleden alacaksan ve yerine yabancı transfer edeceksen bu De Sanctis olmamalıydı. İcabında Galatasaray'a maç kazandıracak, Simoviç gibi, Taffarel gibi bir adam olmalı.
MAÇI KURTARMALI Şimdi Beşiktaşlı Rıza'nın zamanında bana söylediği, hiç unutmadığım bir laf var. Bir gün Gelişimspor'u çıkarıyoruz. O da oraya gelmişti: 'Hıncal ağabey maçı her zaman takım kazanmaz. Bazen işler öyle bir duruma gelir ki takım bir şey yapamaz. İşte o zaman maçı kaleci kazanmalı.' Bir maçı da kaleci kazanmalı. Galatasaray o bakımdan çok şanslı. Simoviç'in kazandırdığı kaç tane maç var. Büyük takımların böyle kalecileri olması lazım. Her şeyin kötüye gittiği anda ortaya çıkıp maçı kurtaracak. De Sanctis böyle bir kaleci mi; değil. Galatasaray'ın savunması fevkalade güvenilmez. Orta sahadaki Galatasaray, yani oyunun kurulduğu yerdeki Galatasaray'da hiç istikrar yok. Kim oynuyor, niye oynuyor belli değil!
