Satıcının durumu Arthur Miller'ın "Satıcının Ölümü" eserinde Willy Loman'ı öldüren süreç, yıllarını verdiği şirketten artık satamadığı için kovulmasıyla başlar. Trabzon'da ise satamamaktan değil aksine fazla satmaktan mütevellit en azından bir sıtma riski söz konusu bugün. Miller'ın dramlarında insanın vicdanıyla hesaplaşması vardır, diyor uzmanlar. İnsan hayatının en zor vazifesidir bu aynı zamanda. Sürekli topluma kabul ettirilebilecek kararlar alma durumundaki insanın kaçınılmaz yorgunluğudur her hayatı bitiren aslında.
***
Bir kurum olarak Trabzonspor için de budur her daim durum. Bir yandan takdir görecek, beğenilecek, insanları sevindirecek işler yapmak zorundadır sürekli, öte yandan da mali yönden ayakta kalabilmek. Seveni çok ama kaynakları kısıtlı her kurum, her insan için değişmez bir süreçtir bu. Zira, çok seveni var demek, bir yerde çok sevindirilmesi, memnun edilmesi gereken elemanı var demektir. Herkesi memnun etme konumundaki Sayın Şener'in temelde Yattara'yı satmak gibi bir düşüncesi olmadığını düşünüyorum. Futbol yöneticiliği konusunda eksikleri olmakla birlikte samimi bulduğum bir değer kendisi.
***
Hatırlayalım; Yattara, Trabzonspor ile sözleşme yenilerken böyle bir teklif geldiğinde ayrılma hakkını saklı tutmuştu. Dahası, Trabzonspor'un yetkilileri de iyi bir teklif geldiğinde satış onayına hazırdı. Üstelik Yattara'nın menajeri yöneticilerin çok yakın dostu ve kulüp binasının müdavimiydi. Yani Yattara konusunda sürpriz bir gelişme olası değildi. Yönetim, Yattara'nın bir ara gidebileceğini düşünüp transferi ona göre planlamamakla "ihmal" yükündedir şimdi. Ersun Yanal da bunu bildiği halde uygun oyuncu talep etmemişse hatalıdır. Bu işin sadece iki doğrusu olabilirdi. Ya transfer döneminde alternatif oyuncu( lar) alınıp Yattara gönderilebilirdi ya da devre arası beklenerek telafi şansı yaratılırdı.
***
Başkan "Yattara gider, Yattara'lar gelir" derken haklıydı; lâkin her şeyin bir doğru zamanı vardı. Paranın büyüklüğü falan gözümüzü köreltmesin, bugünkü durum net bir yanlışa işaret etmektedir. Ayrıca, başkanın dediği gibi Trabzon'un 4 maç sonunda Yattara'sız zirvede olması fazla bir şey ifade etmemektedir. Zira Beşiktaş'ı yenip avantaj yakalama şansı kaçmış, Denizli zor geçilmiş ve Karabük maçında takke düşüp kel görünmüştür. Ölmese de sürünecek, camiaya yeni bir sıtma nöbeti yaşatacak bir Trabzonspor'un geri dönme ihtimali inceden hissedilmiştir. Trabzonspor bu kadro yapısı ile çok zorlanacaktır. Sezonun bundan sonrasında muhtemelen diğer 3 büyüğün değil, Sivasspor ile Kayserispor'un rakibi olacaktır. Çünkü, almadan vermek, Trabzonspor'a mahsus bir özellik değildir.
***
Birkaç yıl öncesinde şampiyonluğu hiç de gizli olmayan güçlerce elinden alınan Trabzonspor'un o kadrosundaki "Fatih-Gökdeniz- Szymek-Hüseyin-Yattara" süper beşlisinden bugün sadece Hüseyin kalmış ve gidenlerin alternatifi bulunamamıştır. Bazı satış kararları doğrudur, yanlıştır orası tartışılır, ancak "yerine koyma" yöntemi hiçbirinde uygulanamamıştır. Denk bütçe, elbette hoş ve huzur verici bir durumdur. Ancak küçük esnaf, memur kafasıyla dünya markası yaratılamayacağı da malumdur. Trabzonspor'un göğüs gere gere "para sorunumuz yok" dediği bir dönemde böyle bir manevra sürpriz olmuş, Trabzonspor sadece rakip kale için en tehlikeli silahını değil, tribüne en çok seyirci çeken yıldızını da kaybetmiştir.
***
Yattara elbette Trabzonspor'dan büyük değildir, tıpkı 10 milyon euro'nun daha büyük olmadığı gibi. Lâkin büyük kulüpler, büyük devletler gibidir; çıkarlarını ne olursa olsun düşünmek zorundadırlar. Trabzon'un çıkarı şu an sahada, kanatta veya ortada yaratıcı bir oyuncu varlığı iken Trabzon yetkili organı bu süreci kötü idare etmiş, hadisenin bu yatakta akmasına göz yummuştur. Üstelik büyük kulüplerde olmaması gereken şekilde oyuncuya basın toplantısı yaptırarak gitmek istediğini açıklattırmıştır. Alternatif yaratmadan zamansız bir kayba göz yummuştur. Dileriz zaman onları haklı çıkarır. Bize kalan, sabırla beklemek ve devre arasına kadar en az kayıp için dua etmektir. Ne diyelim, Allah satıcının sonunu hayır eylesin.