Orada barışırız... Kazım'ı hiç kimse benden daha iyi tanıyamaz. 40 yıl önce başlamış bir arkadaşlığın tam 31 yılını birlikte geçirdik. İkimiz de Anadolu'dan geldik. İkimiz de orta halli "aydın" ailelerin çocuklarıydık. Ben de gazetecilik yüksek okulunu bitirdim, o da... Ben Abdi İpekçi-Namık Sevik ekolünden yetiştim. O, Erol Simavi-Doğan Koloğlu ekolüyle piyasaya çıktı. Hep aynı kulvarlarda dolaştık. Türkiye'yi, dünyanın dört bir yanını birlikte gezdik. Baba Hakkı'nın, Süleyman Seba'nın, Recep Adanır'ın, Ali İhsan Karayiğit'in, Sanlı kaptanın, Yusuf'un devleştiği "kutsal" Şeref Stadı'nın tozunu 15 yıl birlikte yuttuk. 31 yıl haftanın en az 5 gününü, gecesiyle birlikte ailece yaşadık. Geleceğe kadeh kaldırdık. Çocuklarımız birlikte büyüdü. Son 14 yıl aynı sitenin ayrı bloklarında birlikte oturduk. Kazım, 12 yıl önce bir gece bana "gazetecilik stilini" değiştirmeye karar söyledi. Bunca yıl düzgün yazmakla hiçbir şey kazanmadığını, bundan böyle "aykırı yazar" sınıfına geçeceğini söyledi. Çok iyi gazeteci olmasına rağmen ekonomik yönden düzlüğe çıkamamanın sıkıntısını hep üstünde taşırdı. Kalabalık masalarda bile bunu "açım, açççççç..." diye öfke ile dile getirirdi. Dediğini yaptı. Birden "aykırı" gazeteci oldu. Sağlıklı günlerinde binbir sıkıntı çeken, asla pes etmeyen, dik duran Kazım, "aykırı" ve "sağlıksız" günlerinde "anti-aykırı" kişiler tarafından derhal keşfedildi! Kazım'ın "aykırı" son 12 yılı kendisini geç keşfedenlerle "dalga geçme" yarışı gibiydi. Yazının girişinde "40 yılın 31 yılını beraber yaşadık" bölümüne takılmış olabilirsiniz. Kazım ile son 9 yıl tek kelime konuşmadık. Küskün ayrıldık. 9 yıl önce o "korkunç" hastalıktan bıçak altına yattı. Hayrettir aynı günlerde kanserin bir başka türünden ben de kendimi Türk doktorlarına emanet ettim. Kurtardım. Ya da öyle sanıyorum. O, kurtardıkça yeniden boğuşmak zorunda kaldı. Eşi benzeri olmayan meydan okumanın simgesi oldu. Azaldıkça çoğaldı. Bu kez ben eşimin aynı bela ile yıllar süren, ölümle biten savaşına ortak oldum. Yazık ki benzer felaketler bizi "barışmak" için bir türlü bir araya getiremedi. O kendi derdine düştü, ben kendi derdime.. Önemli değil... Muhteşem kalabalığın dünkü uğurlama töreninde Kazım ile göz göze geldik. İşaretle anlaştık. Aramızda kan davası yok, öbür tarafta barışacağız. Beni o karşılayacak. Barışma günümüzün çok uzak olduğunu sanmıyorum!