Ana fikir yok Her makalenin, her olayın, her organizasyonun bir ana fikri vardır. Galatasaray için söylenebilecek tek cümlelik durum özeti bu: Galatasaray'ın ana fikri yok. Bu takım hücum mu oynuyor, defansif mi takılıyor belli değil. Sahaya dizilişlere bakıldığında son derece ofansif bir takım görüyorsunuz. Futbolu izlediğinizde ise ortaya ana fikirden yoksun, ne olduğuna karar verememiş, son derece kısır ve düzeysiz bir futbol görüyorsunuz. Aslında oyuncular iyi niyetle mücadele ediyor ama saha kenarı o kadar formsuz ki onların mücadeleleri de bir yere kadar. Hücum oynuyor desek, ceza sahasına girerken kendi sahasında ve seyircisinin önünde bile zorlanıyor. Stoperler ile forvet arasındaki mesafe bitecek gibi değil.
Skibbe'nin katkısızlığı Defans oynuyor desek yine aynı manzara. Antalya gol attı ve daha çok pozisyona girdi. Kırk metrelik sıkıştırılmış oyunun Türkiye'deki mucidi olan takım bu sefer kendi kültürün parçası olan sistem karşısında bocalıyor. Antalya takımı oyunu kırk metreye sıkıştırdı, toplu olarak topun arkasına geçip kontratakla hücuma çıktı. Kadro derinliği ve kalitesi biraz daha yüksek olsa çok daha efektif pozisyonlar üretebilirdi. Skibbe tüm kozlarını sahaya sürdü. Baros, Lincoln gibi iki yedek alma lüksünü kullandı. Ama dedik ya takımın ana fikir eksikliği o kadar bariz ki bu ihtişamlı isimler bile sahada bir fark getiremedi. Oyuncuların yeri o kadar değişti ki, zaten plansız olan takım iyice çorbaya döndü. Maçın son yirmi dakikası tamamen kör dövüşüne dönüştü. Seyircinin büyük desteğine rağmen Galatasaray rakibine ağırlığını kabul ettiremedi. Teknik direktörlerin takıma etkisi hep tartışılıyor ama Skibbe'nin katkısızlığı tartışma götürmeyecek kadar açık. Sarı-kırmızılı taraftara iyi bir şey söyleyemiyorum, bu sene çok saç baş yolarlar...